Ukrayna'daki savaş, Çin'de zaman zaman uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları, süregelen elektrik sıkıntısı ve kesintiye uğrayan üretim zincirleri, mal ve hizmetleri sert bir şekilde vurarak arz ve talep arasındaki hassas dengeyi bozdu ve fiyatları rekor seviyelere taşıdı.
Merkez bankaları, dünyanın dört bir yanında rekor kıran enflasyonu dizginlemek ve kontrol altına almak için faiz oranlarını yükseltiyor.
Bankalar da faiz oranlarını yükseltiyor.
Avrupa Merkez Bankası (ECB), para politikasını değiştiren kurumlardan biri oldu. Banka, temmuz ayı içerisinde uzun zaman sonra faiz oranlarını artıracak.
ECB'nin Birleşik Krallık, İsveç, Norveç, Kanada, Güney Kore ve Avustralya'daki muadilleri de son aylarda enflasyon rakamlarına tepki göstererek benzer adımlar attı.
ABD Merkez Bankası (FED) da faiz oranlarını 0,75 puan artırarak 1994'ten bu yana en büyük artışını gerçekleştirdi.
Peki bu hamlenin ardındaki mantık tam olarak ne?
Merkez bankaları benzersiz nitelikte kamu kurumları. Bir ülkenin veya ECB örneğinde olduğu gibi bir grup ülkenin para birimini yönetmekle görevli bağımsız, ticari olmayan kuruluşlar.
Banknot ve madeni para basma, yabancı rezervleri kontrol etme, acil durum kreditörleri olarak hareket etme ve mali sistemin sağlıklı olmasını garanti etme konusunda münhasır yetkilere sahip.
Merkez Bankası, bankalara ihtiyaçları olduğunda borç verir veya bankalar nakit fazlalarını Merkez Bankasına yatırabilir.
Merkez Bankası bu işlemler için bir faiz oranı belirler. Bu oranı değiştirerek para politikasını oluşturur. Banka tarafından belirlenen bu faize politika faizi deniliyor.
Bir merkez bankasının asıl görevi fiyat istikrarını sağlamak. Bu, fiyatlar yükseldiğinde enflasyonu, fiyatlar düştüğünde ise deflasyonu kontrol etmeleri gerektiği anlamına geliyor.
Deflasyon ekonomiyi baskılıyor ve işsizliği körüklüyor, bu nedenle her merkez bankası, kademeli, istikrarlı büyümeyi teşvik etmek için ılımlı, pozitif bir enflasyon hedefi (genellikle yüzde 2 civarında) belirler.
Ancak enflasyon hızla yükselmeye başladığında merkez bankasının da başı sıkışmaya başlıyor.
Aşırı enflasyon, önceki refah yıllarında elde edilen karları hızla yok edebilir, özel tasarrufların değerini aşındırabilir ve özel şirketlerin karlarını tüketebilir.
Faturalar herkes için daha pahalı hale gelir: tüketiciler, işletmeler ve hükümetler ay sonunu getirmek için mücadele etmek zorunda kalır.
ECB Başkanı Christine Lagarde, bu durumu anlatmak için "Yüksek enflasyon hepimiz için büyük bir zorluktur" değerlendirmesinde bulunuyor.
İşte para politikasının devreye girdiği an budur.
Yüksek faizler borçlanmayı daha pahalı hale getirirken, bu tüketici talebi ve şirketlerin işlerini genişletmelerini baskı altına alarak ekonomik büyüme ve istihdamı yavaşlatır.
Bu kombinasyon, çalışanlar için daha zayıf ücret artışı ve şirketler için daha az fiyatlandırma gücüne dönüşerek sonunda enflasyonu aşağı çekebilir.