Kitap okumayı severim ama bu illet ortaya çıktığı günden beri olup bitenleri takip edeceğiz diye kitap okumayı da ıskaladık. Bir elimizde bilgisayar, bir elimizde telefon, kim nerede ne yapmış takip etmekten yorulduk desek yeri var. Ancak biz ne yaparsak yapalım her şeyin bir seyri olduğunu, Allah’ın takdir ettiğinden başka bir şey olamayacağı ve tedbirimizi aldıktan sonra takdiri Allah’a bırakmamız gerektiği de bir gerçek. Hükümetin aldığı tedbirler kapsamında yaşımız sokağa çıkma yasağı kapsamına girmese de sokağa çıkmamaya çalışmaktayız ancak sürekli hareket halinde olmaya alışık olduğumuzdan evde oturmak da zor geldi bize. Hal böyle olunca havalar soğuk olsa da yazlığa taşınmaya karar verdik. En azından güneş açınca bahçeye çıkar hava alırız düşüncesiyle yazlığa taşındık. Havalar ısınmadığından bahçeye de çıkamayınca kitaplığa müracaat ettik. Yazlıktaki kitaplığa baktım, geçen yıl kışlığa taşınırken en son Madame Bovary kitabını yarıya kadar okumuşum, kalan kısmına başladım ama sıktı beni. Benim kitaplıklarımda fuzuli kitap olmaz, diyeceksiniz ki kitabın fuzulisi olur mu? Bana göre olur. Teksas Tommiks gibi kitaplar benim için fuzuli kitaplardır, ömrümde hiç okumuş değilim. Benim okuduğum kitaplar bana bir şey katmalılar, zaman geçirmek için kitap okumanın anlamı yok. Kışlıktaki ve yazlıktaki kitaplarımın toplamı bine yakındır, içlerinde işe yaramaz tek bir kitap bulamazsınız. Ya İslami kaynak kitaplardır ya tarihi kaynak kitaplardır ya da edebi ve kültürel değeri olan kitaplardır. Bu kitapları almaya başlama tarihim 1976’lı yıllara kadar gider, zaten bir kısmının üzerine alınış tarihini yazmışım.
Madame Bovary kitabı sıkıcı gelince yanı başındaki kitabı aldım elime. Kitabın adı Değişim Tohumları, yazarı Henry Hobhouse, Gülden Şen tercüme etmiş. İlk baskısını 1985’de yapmış, ikinci baskısını 1991’de yapmış, enteresan bir kitap. Kitabı 2007 yılında cezaevindeyken beni ziyarete gelen bir dostum getirmiş, okumaya zaman bulamamıştım. Henüz kitabın çeyrekte birini okudum ama yazar enteresan şeyler yazmış. İnsanlık tarihini değiştiren altı bitkiyi ele almış. Bu bitkiler şeker, çay, pamuk, patates, kinin ve koka bitkileri. Yazar bu bitkilerin insanlık tarihini değiştirdiğini iddia etmekte ve ilk olarak kinin bitkisinden anlatmaya başlamış. Bana enteresan gelen ne oldu biliyor musunuz, kinin bitkisinin sıtma hastalığını iyi ettiğini ve bununla ilgili tarihi süreci anlattığı kısım bana ilginç geldi. Yazara göre 1638 yılında Peru’nun bugünkü Lima kentinde genel valinin sarayında eşi ağır hasta olarak sıtmaya yakalanmış. Hastalığa çare bulmak üzere sarayın doktorundan çare bulmasını istemiş. Sarayın doktoru son bir çare olarak kınakınayı önermiş. 500 mil ötede Ekvator’da bulunan Loja’dan ağacın kabuğunu getirerek kontes tedavi edilmiş. Bu olaydan sonra kinin elde edilen ağacın cinsine 'cinchona' adı verilmiş. Buradan da anlaşılacağı üzere insanlık aleminin en önemli imtihanlarından birisi olan sıtma hastalığı bu tarihte ortaya çıkmış veya ilk tedavisi o zaman bulunmaya başlanmış.
Bizi ilgilendiren asıl önemli kısmı bundan sonra başlıyor. Sıtma hastalığı ülkemizde uzun yıllar pek çok insanın ölümüne neden olmuş ve on altıncı yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla kadar çaresi bulunamamış bir hastalıktı. Bir hastalığı ortadan kaldırmanın en önemli yöntemi ortaya çıkış nedenini bulmaktır. Sıtma hastalığının ortaya çıkma nedeni üç şeyin bir araya gelmesi sonucunda olduğu tespit edildikten sonra çaresi de bulunmuş. Nedir bu üç şey derseniz; uygun türde sivrisinek, durgun su ve hasta insanlar. Bunu biraz açacak olursak, sivrisineklerin yaklaşık dört yüz çeşit türü varmış, bunlardan sadece altmış türü sıtma taşırmış. Erkekleri masummuş, sıtma taşımazlarmış. Dişileri arasından ise altmış çeşidi sıtma mikrobu taşırmış. Dişi sıtma sivrisineği yumurtalarını ancak su üzerine bırakabilirmiş, ayrıca daha önce de kan emmiş olması gerekirmiş. Bu iki şeyin birleştiği sinek herhangi bir hastalık geçirmekte olan insana dokununca veya ısırınca o kişi sıtma oluyormuş, bu üç özelliğin birisi olmadığında sıtma mikrobunun olma şansı da yokmuş.
Eskilerimizin neden yüksek yerleşim bölgelerine yerleştiğini şimdi daha iyi anlıyoruz. Yükseklerde durgun su bulmak neredeyse mümkün değil, oralardaki sular akar gider, sıtma hastalığının tedavi edilmesi ortaya çıkış nedeni bulunduktan sonra tedavisi yapıldığına göre şu anda dünyanın büyük bir imtihanla baş başa kaldığı koronavirüsü yok etmenin de yolunun ortaya çıkma nedenini bulmak olduğu kanaatindeyim. Dünya kurulduğu günden bu güne dek bu tür imtihanlar sürekli olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Allah-u Teala zaman zaman kendisi unutulunca veya kötülükler artınca bu tür imtihanlarla kendisini bizlere hatırlatmakta. Nerede o dünyaya meydan okuyan liderler? Nerede o güç bende havasında olanlar? Allah küçücük bir mikropla dünyayı dize getirdi. Geçmişte bunun yüzlerce örneği görülmedi mi? Küçücük bir sivrisinekle Nemrut’u helak eden Allah bir virüsle de yok eder. Tedbirimizi alıp Rabbimize dua ederek bu beladan kurtulacağımızı da unutmayalım. Bugünlük de bu kadar. Evde kalın sağlıklı kalın.