İslam dini, insanları doğru yola yönlendirmek ve ahlaki değerleri muhafaza etmek için rehberlik eder. Bu bağlamda, dürüstlük ve sadakat gibi erdemler yüceltilirken, sahtekârlık ve hilekârlık gibi ahlaksızlıklar şiddetle kınanır. Kur'an ve hadislerde, bu iki zıt karakterin - fedakâr (fedakâr, özverili) ve sahtekâr (hilekâr, aldatıcı) - toplumsal yansımaları üzerine önemli vurgular yapılmıştır.
Fedakâr, başkalarının yararına çalışan, kendi çıkarlarını bir kenara bırakıp toplumun refahını önceleyen kişidir. İslam'a göre fedakâr kişi, Allah’ın rızasını kazanmayı hedefleyen, insanların haklarını gözeten ve ahiret bilinciyle hareket eden bir insandır. Fedakârlık, toplumsal huzurun sağlanmasında önemli bir rol oynar. Peygamber Efendimiz (sav) de bu erdemi hayatı boyunca sergilemiş ve ümmetine fedakârlığın ne denli önemli olduğunu göstermiştir.
Kur'an'da, Allah yolunda verilen fedakârlıkların karşılıksız kalmayacağı ve bu kişilerin hem dünya hem de ahirette mükâfatlandırılacağı ifade edilerek BakaraSuresi 245.ayette;
"Kim Allah rızası için malını, canını ortaya koyarsa, karşılığını O’ndan alır" buyurulmaktadır.
Bu ayette fedakârlık, bir iman göstergesi olarak sunulmaktadır. Bir kişi, Allah'ın verdiği nimetleri başkalarıyla paylaştığında, toplumsal yardımlaşma ve dayanışma güçlenir. Bu da İslam toplumlarının temel taşı olan "ümmet bilinci"nin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesine katkı sağlar.
Buna karşın sahtekâr kişi, dürüstlükten uzak, çıkarları uğruna başkalarını aldatan ve topluma zarar veren bir bireydir. İslam, sahtekârlığı büyük bir günah olarak kabul eder ve bu tür davranışlar, toplumsal düzenin bozulmasına neden olur. Hile yapan kişi, sadece maddi haram kazanç elde etmekle kalmaz, aynı zamanda insanların birbirine olan güvenini de sarsar. Güven duygusu zedelendiğinde, toplumda huzursuzluk ve kaos hâkim olur.
Kur'an, sahtekârlık ve hilekârlığın ciddi bir ahlaki sorun olduğunu açıkça ifade eder ve Mutaffifin suresi 1-3 ayetlerde "Vay o kimselere ki, ölçerken ve tartarken hile yaparlar!" ilahi olarak hatırlatılma yapılır.
Bu ayet, insanların ekonomik aldatmalarını kınar, fakat aynı zamanda bu tür davranışların sosyal ve ahlaki çöküşe yol açtığına da işaret eder. Hilekârlık, İslam’ın adalet ilkesine tamamen aykırıdır ve bu sebeple, sahtekâr bir kişinin yalnızca bu dünyada değil, ahirette de ağır bir karşılık göreceği belirtilmiştir.
Fedakâr bireyler, İslam toplumlarında birlik ve dayanışmayı artırırken, sahtekâr kişiler bu birlikteliği bozarak kaos oluşturur. Bir toplumda fedakâr insanlar çoğunluktaysa, o toplumun huzurlu, güvenli ve refah içinde olması mümkündür. Zira her birey, başkalarının hakkını gözeterek yaşar ve Allah’ın emrettiği ahlaki prensipleri uygular. Ancak sahtekârlığın yaygın olduğu bir toplumda adalet kaybolur, zayıflar ezilir ve insanlar birbirlerine güvenemez hâle gelirler.
İslamî perspektiften fedakârlık, bir insanın kendini toplumun ve Allah’ın hizmetine adamasıyla kazanılan bir erdemdir. Sahtekârlık ise insanı hem dünyevi hem de uhrevi açıdan çöküşe götüren bir yoldur.
Bu iki zıt karakterin İslam’daki toplumsal karşılığı, müminlerin hangi yolda ilerlemesi gerektiğini açıkça ortaya koyar ki bu da; fedakârlık ve dürüstlüktür. Çünkü İslam, insanın hem Allah’a hem de topluma karşı sorumluluk bilinciyle yaşamasını emreder.
Fedakâr, Vefakâr, Cefakâr gibi kavramlarla insanlara yapılan güzel hizmetler ve özverili yaklaşımlar anlatılırken, Sahtekâr, Hilekâr gibi kavramlarla da insanların duyguları, imkanları, varlıkları üzerinde yapılan düzenler anlatılmaktadır.
Kâr; elde etmek anlamına gelir. Sahtelikle, Hile yaparak elde etmek kazanç değildir, buna gasp demek en doğru ifade olur. O nedenle sahtelikle bir şeyi elde edene Sahtekâr, hile ile elde edene de Hilakâr denir. Bu yöntemlerle ne elde edilmişse hepsi haramdır. Elde edenin sevindiği, elinden haksızca çıkanın da üzüldüğü ne varsa haramdır. Çünkü, kumara benzeyen bu elde etme biçiminde alın teri yoktur.
Fedakâr, Cefakâr ve Vefakâr tanımlarıyla ifade edilen ne varsa helaldir. Bu tanımların gereğinde almak değil vermek vardır. Diğerinin sevinmesilyle elde edilen nimetlerin hepsi helaldir. Feda edilerek kâr oluşturulur, cefa çekilerek kâr elde edilir, vefa gösterilerek kârlı hale geçilir. Hepsinde de diğerine katkı sağlamak vardır.
Feda, cefa, vefa yapanlar "Kâr" ederler ama hile ve sahtelik yapanlar günahın ve vebalin kârını kazanırlar. Elde edilenin dünya ve ahirette işe yaraması "Helalkâr" cehennem sermayesine dönüşeni de "Haramkâr"dır. Kısacası; Fedakâr, Cefakâr ve Vefakâr; "Helalkâr" sahibidir. Hilekâr ve Sahtekâr ise; "Haramkâr" sahibi olmuştur.