Yirmi dokuz Mayıs bin dört yüz elli üç’ünde
Türk Ordusu devrinin en muhteşem gücünde
Fâtih, târihî günde son sözü söyleyende
“Ya şehri alırım ya şehir beni”diyende
Bizans’ın Elçisi’ne sözünün devânında
“Ufkuma hayâliniz ulaşmaz” beyânında
Bu vaziyete göre keyfiyet yaşananda
Tahta çıkar çıkmaz da devleti kuşananda
Edirne’den yetmiş şeyh, âlim yola revânda
Otağ-ı hümâyûn’a on dört günde varanda
Hicrî sekiz yüz elli yedi Cuma Günü’nde
Fâtih Sultân Mehmed Hân muhasara önünde
İslâmbol’da askerî erkânla buluşanda
Kumanda heyetine ânında ulaşanda
İstişâre-meşveret Hünkâr nezâketinde
Sadrâzam ve devletlü zevât nezâretinde
Anadolu, Rumeli beyler beyi dîvânda
Vezirler, paşalar ve bütün ricâl ayânda
Menzil “Kızıl – Elma”ya pîrîler yol verende
Molla Gürânî, Molla Hüsrevler el verende
Fethin kader ağını Akşemseddîn örende
Bir mübârek sefer ki gören gözler görende
Rûh Ordusu kılavuz firâset tebşirinde
Göklerden çakan şimşek gazâvet şemşirinde
Fetih hazırlıkları bir bir tamamlananda
Bütün ihtimâlleri tek tek hesaplananda
“Şâhi” adı verilen toplardan döktürende
Hünkâr, köhne Bizans’a böyle diz çöktürende
Rumeli Hisârını evvelen yaptıranda
Boğaz’ı da emniyet altına aldıranda
Yetmiş iki gemiyi karadan yürütende
Tekbîr ve Tehlîllerle kalbleri bürütende
Donanma’yı ânîden Haliç’e indirende
Kuvvetini düşmanın kalbine bindirende
Savaş davulu, kös ve tîz borusu ötende
Gülleler ile Sûr’un dişlerini sökende
Mehterân gazâ içün önden nevbet çalanda
Herkes dalgalı Tekbîr üzre Tekbîr alanda
Askerler her emri vecd içinde dinleyende
Hücûm emriyle dehşet yer ve gök inleyende
Alp-Eren gazîleri seller gibi coşanda
Her nefer şehîd olmak içün cenge koşanda
Kalkan, kargı, kılıç, top sesleri yayılanda
Alp kükremesinden de kefere bayılanda
Savaş meydanı yedi koldan dolup taşanda
Yiğitler can almada can vermede zîşanda
Gazâ ehli mücâhîd bir gül bercestesinde
Şehîd, alnında açan gül Cennet Bahçesi’nde
Ulubatlı Hasan ol yaralanıp sekende
Tevhîd’in Sancâğı’nı en yükseğe dikende
O ki; burçlarda elde Sancâk düşman biçende
Ol huzurla şehâdet şerbetini içende
Nihâyet; fesat, küfür, şirk kalesi düşende
Hükümdar, beyaz atı üstünde görünende
Şehîdler ve gâziler bir zafer levhasında
Parlayan ay ve yıldız Türk’ün ser levhasında
Fütûhat yapan Millet zaferlerin şânında
Müslüman Türk Milleti günün ihtişâmında
Fâtihân, Topkapı'dan Tekbîrlerle girende
Bu girişle Türklük de murâdına erende
Ne mübârek giriş bu insan bir an dalanda
Târihten silinmek de Bizans'a nâm kalanda
Yirmi dokuz Mayıs’da “Fetih” nâsip olanda
Cihân’ın az gördüğü büyük zafer ilânda
Zafer, bizi Cihân’ı fethe memur kılanda
Artık Cihân Târihi yeniden yazılanda
Yazılan bu destânla yeni devir devrânda
Bu büyük tecelliyât Türk’e dâir fermânda
Ayasofya Mâbedî Cami’ye çevrilende
Huzurun ve sükûnun adresi seçilende
Ulu Mâbed ki artık Tevhîd’in gür sesinde
Mânevîyat Sultân’ı ilk Cuma Hutbesi’nde
Resûl’ün ol muştusu kalpleri mest edende
Şükür secdesi duâ Secde'den yükselende
Sultân Fâtih, mâzî’den atî’ye seslenende
Hânedân’dan fedâkâr vazîfe istenende
Fâtih demek ister ki: “Nizâm-ı Âlem” içün
-Devletin bek'âsı her şeyin üstünde niçün
-Fâtih Kanunnâme'yi ana şefkati bilin
-Çünkü, bundan gayrısı oyuncağı Kâbil'in
Sultân İkinci Mehmed Hân İslâmbol Fâtihi
Doğu Roma Başşehri Konstantinpol Fâtihi
(2017)