15 Temmuz İşgal Girişimi sonrası, bu girişimi yapan, yardım ve yataklık eden, planlayan ve takip eden herkesle ilgili adli soruşturma yürütülmektedir.
Söz konusu soruşturmaya tüm toplum katmanları, kurum ve kuruluşlar, STK ve sendikalarla, halk yardımcı olmaktadır. Darbeye fiilen karışanların büyük ölçüde tutuklandığını medyadan öğreniyoruz. Planlayan ve yönetenlerin sivil bölümü belki henüz tam olarak ele geçirilemedi.
İşin başında olduğu belirtilen Adil Öksüz henüz yakalanamadı. Hakkında bir çok spekülatif haberler çıktı. Devletin bu haini yakından takip ettiğini ve bu vesileyle de diğer ilgililere ulaşacağını, yakalanmasının "an" meselesi olduğunu düşünüyorum. Eninde sonunda yakalanacak, beyninden bağırsaklarına kadar ne varsa kusacaktır.
Darbe Girişimine katılanlarla ilgili devletin yürüttüğü işlemlerin süreci, halkımız tarafından takip edilip, desteklenmektedir. Yanlış yıpıldığını söyleyen hiçbir kimse de yoktur. Ancak; hain yapının çökertilmesi ve devlet kurumlarının bu yapının müntesiplerinden temizlenmesi için yürütülen işlemlerle ilgili şikayetler, çığlıklara dönüşmüştür. Özellikle yaklaşık 50 bin devlet memurunun ihraç edilmesinden sonra, ilgi ve ilişkisinin olmadığını söyleyerek feryat edenlerin sesleri her taraftan duyulmaktadır.
Hükümeti destekleyen gazetecilerin başında gelen ve yazılarına itibar edilen Ahmet Taşgetiren ve Abdurrahman Dilipak gibi yazarlar da bu çığlıkları köşelerine taşımıştır. Yapılan idari işlemlerle ya çokça mağdur vardır veya bu işlemlerle ilgili devletin tespit ettiği kriterlerden toplum ve kendini mağdur sayanların haberi yoktur.
Böylesi girift bir yapının temizlenmesinde ezilenler de elbette olabilecektir. Ama, bu genel bir çığlığa dönüşmüşse, bu sese kulak vermek lâzımdır. Ancak; söz konusu çetenin, terör örgütü olarak ilanından sonra, bu yapıyla mücadele yerine, katkı sağlamış olanların ağlama ve çığlık atma hakkı da yoktur.
Devletin yaptığı tanıma göre; "örgüt üyesi olmak, yardım ve yataklık yapmak kapsamında, 17/25 Aralık’tan sonra Bank Asya ve Paralel Yapı’nın diğer şirketlerine parasal katkı sağlamak, FETÖ’nün sendikaları ve derneklerinde yönetici veya üye olmak, ByLock ve benzeri özel şifreli yazışma programını kullanmak, Kimse Yok Mu Derneği’ne bağışta bulunmak, Emniyet ve MİT ve MASAK raporlarının olması, kapsamlı sosyal medya taraması, örgütün sivil toplum kuruluşları adı altında sohbet ve toplantılarına katılmak, doğal akış dışında kısa sürede terfi etmiş veya özel görevlere getirilmiş olmak, örgüte ‘himmet’ adı altında para aktarmak, güvenilir ihbarlar, ifade ve itiraflar bulunması, takip ettikleri sitelerin incelemesinden elde edilen sonuçlar, FETÖ üyesi şirketlerin normal olmayan işlemlerini yapmak, koruyup kollamak, yargıda ve emniyette örgüt lehine hareket ettiği tespit edilen kişiler arasında yer almak, Paralel Yapı’nın ev ve yurtlarında kalanların sonraki yıllarda gösterdiği davranışlar, işyerinde diğer çalışanlardan, tanıyan kişilerden elde edilen bilgiler. Örgütün gazete, dergi aboneliği ve çocuğunu okullarına göndermeyi 17/25 Aralık’tan sonra sürdürmek." gibi fiilleri işleyenler hakkında, fiilin durumuna göre adli ve idari işlemler yapılmaktadır.
Daha önce bu yapının müntesibi, sempatizanı veya militanı olup tövbe edenlerin dahi, devlet mekanizması içerisinde pasif görevlere kaydırılmasını bu köşeden, 15 Temmuz tarihinden önce de yazan biri olarak, KHK ile görevine son verilenler arasında Feto çetesiyle hiç ilişkisi olmayanlar varsa, onların feryatlarına kulak vermek gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Mağdur olanlara da, haklarını aramak için gerekli müracaatta bulunmalarını öneriyorum. Devletimizin ve bu süreci yürüten devlet görevlilerimizin, söz konusu temizlik yapılırken çok hassas ve adaletle davrandıklarına inanıyorum.
Yetkili kurullarca yapılan tetkik ve tahkiklerin, yukarıda belirtilen kriterler ölçüsünde değerlendirildiğini, işlemlerin de bu kriterler üzerinden yapıldığını ilgili ve yetkililerin beyanlarından biliyoruz. Haksız ve yanlış değerlendirmeler olmuşsa, düzeltileceğine inanıyoruz