Batı Şeria"daki Filistin yönetiminden ayrılarak Hamas"ın kontrolüne giren Gazze Şeridi İsrail"in başlatmış olduğu abluka sonucu yaklaşık 2 milyon insan hem elektrikten yoksun hem tıbbi ilaç gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılmış durumdaydı. Geçtiğimiz günlerde ablukadan bunalan on binlerce Gazzeli, duvarın üçte ikisinin Hamas güçlerinin koyduğu patlayıcılarla yıkılmasını fırsat bilip temel ihtiyaçlarını gidermek için Mısır"a aktı. Bunun hemen ardından Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, sınırı yasadışı yollarla aşan Filistinlilere bizzat kendisinin izin verdiğini açıkladı.
Mübarek, Kahire"de gazetecilere yaptığı açıklamada, "Temel ihtiyaçlarını satın almalarına ve silah veya yasadışı bir şey taşımadıkça Gazze"ye dönmelerine izin verilmesini güvenlik güçlerine ben söyledim" diyordu. Filistinlilerin, "İsrail ablukası yüzünden aç olduklarını ve Mısırlı güvenlik güçlerinin alışveriş sırasında onlara eşlik ettiğini" duyuruyordu. Bu durum İslam dünyasında Mısır"ın popülaritesini bir anda artırdı.
İslam ülkelerinin Filistin sorununa bakışlarındaki samimiyet ve içtenlik her zaman sorgulana gelmiştir. Tarihsel sürece bakıldığında özellikle orta doğudaki İslam ülkeleri ne zaman batıyla bir problem yaşasalar, ya da kendi ülkelerinde halktan farklı sesler yükselmeye başlasa Filistin sorununa el atarlar. Burada örneklerini vermeyeceğim ama geriye dönüp bu gözle baktığınızda birçok lider hatırlayabilirsiniz bu konuda.
Sadece başı sıkışınca içte ve dışta bir meşruiyet aracı olarak Filistin sorununa bakan liderler bu sorunun içinden çıkılmaz bir duruma gelmesinde de büyük pay sahibi. Uzun vadeli değil sadece günü kurtarma amacı taşıyan bu yaklaşımlar yüzünden defalarca ve defalarca beliren umutlar, çözüm gayretleri, her seferinde bu ihtiyacı doğuran sebebin ortadan kalkmasıyla sonuçsuz kaldı. Filistin sorunu da o liderin başı sıkışana kadar tekrar başvurmayacağı siyasal bir enstrümandan öteye gidemedi.
Bugün gelinen durumda ise Mısır hükümeti kendi içinde ikiye bölünmüş Filistin halkından birini diğerine tercih etme zorunluluğuyla baş başa kaldı. Bir taraftan HAMAS hâkimiyetindeki bölgede yaşayan Filistinlerin insani ihtiyaçları, diğer tarafta HAMAS hükümetini yasadışı ilan Abbas. Sonuçta da tercih edilen daha büyük parça yani Abbas hükümeti oldu.
Ortadoğunun geneline yayılan istikrarsızlığın tüm çelişkilerini içinde barındıran bir Filistin sorunu tüm dünyanın el birliği ile dindirmesi gereken bir yara iken bugün ufukta hiçbir uzlaşma umudu yok. Filistin halkının bugün yarıdan fazlası artık ülkelerini terk etmiş Ürdün ve Lübnan da mülteci durumunda. Daha şanslıları Avrupa ve Amerikan vatandaşlıkları aldı.
Filistin sorunu sadece siyasal uyuşmazlıkları toprak kavgasını değil insani bir dramı, ekonomik imkânsızları, taraflar arasındaki eşitsiz gücü, eğitimsizliği ve daha birçok çelişkiyi kendi içinde barındırıyor. Türkiye"nin ekonomik gelişmeleri desteklemek için Filistinde attığı adımlar çok önemli. TOBB tarafından kurulan sanayi bölgesi gibi yatırımların artarak devam etmesi, daha fazla Filistinli öğrencinin Türkiye de yüksek öğrenim imkânına kavuşması, halklar arasında düzgün işleyen iletişim kanallarının kurulması çok önemli. Bu girişimlerin aratarak devam etmeli. TOBB yanında diğer sivil toplum örgütlerinin de bu sürece katkı vermenin yollarını aramalı.