Konumuza girmeden önce önceki gün tahliye edilen Bahattin K. İle ilgili birkaç kelam etmek isterim. Bu konuda öncelikle şunu belirtmek isterim ki efendimiz bir hadisi şeriflerinde “Erraşi velmürteşi finnar” yani ‘Rüşvet alan da veren de cehennemdedir.’ buyurmakta. Bu kişiyi bunca zaman yanlarında çalıştıran başkanlar yanlış yapmışlardır, belki durumunu anlayamamışlardır ama ne olursa olsun az çok durumu belli idi. İnsan yanında çalıştırdığı insanın durumunu anlar. Zaten Mustafa Demir durumundan şüphelenip önce yanına çağırıp sormuş, şayet itiraf etseymiş memuriyetten istifasını alacakmış. Kabul etmeyince Cumhuriyet Savcılığına şikâyette bulunup gereğinin yapılmasını istemiş. Cumhuriyet Savcılığı da gereğini yapmış. Ancak burada asıl sorun ortadaki devasa mal varlığıdır, bunu ortaya çıkarmadan kamu vicdanı rahatlamaz. Daha önce yaptıklarından mı elde etmiş bu mal varlığını, yoksa ne yapmış da elde etmiş mutlaka aydınlatılmalı. Olaya bakarken bu yönüyle bakmak lazım. Sırf Mustafa Demir’e kızdıkları için ona yüklenenler azıcık da bu yönüyle olaya bakmış olsaydılar kanaatimce durum çok daha farklı olabilirdi. Kırk yılı aşkın bir zaman diliminden beri ticaretin içerisinde olan bir insanım, ne böyle bir para gördüm ne de böyle bir servet. Hamdolsun namerde muhtaç değiliz, kendi yağımızla kavruluyoruz ama çalışarak kazanılacak para da bellidir. Bu paraların ve servetin nereden geldiğinin hesabı sorulması lazım diyerek asıl konumuza geçmek istiyorum.
Hayatımda hiçbir zaman komplo teorilerine inanmadığım gibi bu minvalde çıkan haberlere de itibar etmedim. Pandemi ilk çıktığında bazı yazar çizer takımı bunun küresel bir krizin habercisi olduğu, arka planında dünyayı ekonomik olarak yöneten birkaç ailenin olduğu, kriz bittiğinde her şeyin üç dört kat zamlanacağını iddia etmekteydiler. Bugün geldiğimiz noktaya bakıldığında iki yıl önce ortaya atılan iddiaların doğru olduğunu söylemek mümkün. Evet pandemi döneminde üretim durduruldu, işçiler işten çıkarıldı, pek çok işletme üretimi azalttı ancak hiçbir işletmede iş durmadı, sadece azaldı o kadar. Ama gelinen noktada iş o kadar büyük bir krize dönüştü ki anlatmak mümkün değil. Bırakın iki yıl önceyi altı ay önce bir lira olan bir malın değeri bugün bir buçuk liraya yükselmiş. Her şey ateş pahası. Akaryakıtından gıda maddesine, inşaat malzemelerinden konfeksiyona her şey başını almış gitmiş.
Kanaatimce pandemi işi işin bahanesi. Bundan iki yıl önceki üretim miktarıyla şimdiki üretim miktarı arasında çok fazla bir fark yok. Bir buçuk yıllık süreçte üretim, arz talep dengesine göre azaldı, şimdi ise eski noktasına döndü. Ama gel gör ki otomobil piyasasından konut piyasasına, gıda piyasasından tekstil piyasasına her şey üç dört kat zamlanmış. Düşünebiliyor musunuz, bir tas çorba yirmi lira seviyesine gelmiş. Kaldı ki bu çorbanın maliyeti taş çatlasa beş liradır, bunun krizle uzaktan yakından ilgisi yok ama fırsatçılar acayip bir biçimde piyasayı perişan ettiler. Eskiden Samsun her konuda Karadeniz Bölgesinin en ucuz şehriydi. İnsanlar gerek giyim gerek turizm gerekse de yeme içme konularında Samsun’a gelir ihtiyaçlarını görüp dönerlerdi. Önceki hafta on günlüğüne Of’a gideyim dedim, giderken sanayide çorba içeyim dedim. Eşimle iki çorba içtik tam kırk lira para ödedik. Böyle vicdansızlık olur mu Allah aşkına? Neticede çorba bu beyler, eskiden Of’ta yemek fiyatları Samsun’un neredeyse iki katı idi şimdi tam tersine bir durum söz konusu. Önceki gün Samsun’a dönerken Of merkezde bir çorba içeyim dedim aynı şekilde eşimle iki çorba içtik ödediğimiz para yirmi beş lira. Kuzu dönerin yüz gramı Of’ta yirmi lira, burada normal inek etinden yapılan dönerin yüz gramı otuz lira civarında.
Kanaatimce ortada kriz falan yok, azgın ve fırsatçı insanlar var. Allah da bunların belasını verecek. Evet küresel anlamda enerjiden petrole, inşaattan gıdaya bir zam furyası var ama bu yapılan zamlarla onu kıyasladığımızda bizimkisi insafsızlık desek abartmış olmayız. Allah fırsatçılara ve art niyetlilere ön vermesin diyerek sözlerime son veriyorum. Kalsın sağlıcakla.