Yüce dinimizin gayesi yeryüzünde barışı, adaleti ve huzuru sağlamaktır. Dinimiz ayrıca, nefreti, bozgunculuğu, merhametsizliği, zulmü ve fitneyi şiddetle yasaklamıştır.
Bu yasaklardan olan fitne, Kur’an-ı Kerim’de imtihan, saptırma, işkence, fenalık yapmak, onları belaya uğratmak, toplumda kargaşa çıkartmak manasına gelmektedir. Ayrıca, insanlar arasında ayrılık meydana getirmek ve toplumu anarşiye itmek gibi anlamlarda da kullanılmaktadır.
Bir ülke veya toplumda ortaya çıkan fitne, çoğu zaman o ülkenin parçalanmasına ve yok olmasına sebep olur. Bu nedenle dinimiz, fitneyi ve fitneye götüren dedikodu, gıybet, yalan, söz taşıma ve iki yüzlülük gibi kötü davranışları men etmiştir.
Fitne birçok insanın kanının dökülmesine, aile ocaklarının sönmesine toplumda hak ve batılın birbirine karışmasına sebep olur. Kişiyi kardeşinden, babasından ve yuvasından ayırır. Sosyal hayatının alt üst olmasına da sebep olur. Kişiler arasındaki sevgiyi, saygıyı sarsar ve toplumda tedavisi zor yaralar açar. Kardeşi kardeşe düşman eder. Fitne savaşların çıkmasına, dostlukların bozulmasına, hakların zayi olmasına ve masumların zarar görmesine sebep olur.
Peygamber Efendiniz (s.a.v) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır; “Fitne uyumaktadır. Allah (c.c.) onu uyandırana lanet etsin.” Diğer bir hadisi şeriflerinde ise “Yakın bir gelecekte bir takım fitneler olacaktır. Fitne zamanında ona karışmayıp oturan kişi, karışmak üzere ayakta duran kişiden daha hayırlıdır. Her kim o fitne zamanında sığınacak bir yer bulursa, hemen sığınsın! (fesatçılara karışmasın.” buyurmuştur.
Fitne ve fesat seline kendini kaptıranlar, hakikat ölçülerini terk ederek nefsinin oyuncağı haline gelirler. Bu sebeple kendimizi ve çevremizi bu illetten uzak tutmalıyız. Fitneden kendimizi koruyabilmemiz için, insanların birbirine olan bağlılığını kesen ve sevgi bağlarını koparan kimseler gibi olmayıp, halkı uzlaştırmaya çalışmalıyız. Müslüman olarak, fitne ve fitneye sebep olan kötü söz ve davranışlardan uzak durmalıyız. Fitneden kendimizi koruduğumuz gibi milli birlik ve beraberliğimizi de korumalıyız. Ayrıca toplumsal huzurumuzu bozmaya çalışanlara karşı da tedbirli olmalıyız.
Yüce Allah Enfal suresi 25. ayette; “(Ey müminler!) Öyle bir fitneden sakınınız ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ederek hepsini perişan eder) biliniz ki Allah’ın azabı şiddetlidir”.
Fitneye neden olabilecek söz ve davranışlardan kaçınmak Müslümanın önemli bir özelliğidir. Kendisini fitne ve fesattan koruyan Müslüman, fitne ortamlarından da uzak durmak zorundadır. Öncelikle fitnenin önlenmesi için gayret edilmeli, bu başarılamazsa mutlaka fitne oluşturulan ortamdan kaçınılmalıdır.
Barış dini olan İslam; müntesiplerinin de barış üzere yaşamasını emretmektedir. Fitne ve fesadın olduğu yerde barıştan ve huzurdan bahsetmek mümkün değildir. Her bir Müslüman bu konuda kendisini ve ortamını, komşusunu ve çocuklarını fitne ve fesattan korumakla yükümlüdür.