Bazen bir fotoğraf karesini anlatmak için sayfalarca döktürür yazarlar, yine de yetmez.
Yetemez çünkü dil, düşüncenin epey gerisinde kalmış durumdadır. Hoş,
düşüncenin de çokça ilerlediği iddia edilemez ama Biz yine de dilimiz döndüğünce ifade etmeye devam edelim.
Babamdan yüz kere dinlediğim fıkrayı artık benim de kullanmamın tam zamanı.
Bir gün Bayburt'a bir senfoni orkestrası gelir. Tüm Bayburt halkı bu konseri izlemek için davetli ve anladığımız kadarıyla zorunludur. Konser salonu hınca hınç doludur. Konser sonunda bir gazeteci, Bayburtlu bir vatandaşa, senfoni konserini nasıl bulduğunu sorar. Bayburtlu cevap verir: Bayburt, Bayburt olalı böyle zulüm görmedi"
Çocuğun bu bakışındaki şaşkınlık ilk kertede sezilebiliyor. Gözlerdeki
ürkeklik de dikkatimizi çekiyor. Biraz da kızgınlık olabilir mi? Neye kızacak
canım, aslan gibi ağabeyleri ablaları gelmiş, klasik müzik konseri veriyorlar!
Adana"nın Karataş ilçesindeki tarım işçilerinin çocuklarına Çukurova devlet senfoni orkestrasından birkaç gönüllü konser veriyor. Hem de deplasmanda; tarla da. Niyet olumlu görünüyor. Sonuç ise, absürtlüklerle dolu. Çocuklar yan flütü kavala, obuayı da zurnaya benzetmişler. Çocuk bu, yapar deyip üzerinden atlanacak bir şey değil bütün bunlar. Koca bir tarih yatıyor fotoğrafın altında. Savaşlar, çelişkiler var bu fotoğrafta, belki biraz daha sanatsal olur, karşıtlıklar var.
Çocukların bu her yerde görülebilir çalgıları yabancılamasını neye borçluyuz? Bunlar zaten fakir-fukara, anlamaz müzikten dersek, asıl olanı biteni anlamayan biz oluruz.
Asıl konuya da geldik: Cumhuriyet dönemi müzik politikaları ve bu fotoğraf. Batı, merkeze konulmuş ve etrafında dönülmeye başlanmış, döndükçe dönüşmüşüz, dönüştükçe dönmeye devam etmişiz.
Murat Belge"nin sıkı bir cümlesi var, onunla açalım mevzuuyu. Cumhuriyet öncesi toplum, çok eşli evlilik yapıp tek sesli müzik dinlemeye alışmıştı, ancak cumhuriyetten sonra, tek eşli evlilik yapıp çok sesli müzik yapmak zorunda kaldı; çünkü çok seslilik bir medeniyet ölçüsüydü ancak Türk Müziği buna pek uygun değildi, bunun dışarıdan gelip monte edilmesi gerekiyordu.
Bugün çocuklar okullarda neden blok flüt ile müzik öğreniyorlar? Daha önce de mandolin kullanılıyordu. Hatta son zamanlarda melodika denilen tuşlu bir çalgı da kullanılıyor. Hepsi, klasik batı müziğinin ses dizilişine sahip. Bu durumun en yakın tarihsel kökü, İsmet İnönü"nün, Anadolu"daki okulları gezdikten sonra, o zaman müzik eğitiminde kullanılan bağlamanın yerine daha çağdaş(!) çalgıların kullanılması emriydi. Sonra halk müziği enstitüleri kurulacağı yerde, Opera ve Bale müdürlükleri kuruldu.
TRT"nin derleme çalışmalarında bölgelerin ses düzenlerindeki farklar gözetilmeden, klasik batı formuyla, geçmiş halk müziği formunun arasında bir düzen oluşturulmuş. Bölgelerin ve bazı bazı yörelerin özgün karakteristik yapısının en iyi ifadesi olan koma seslerin sayısı azaltılmış ve böylece farlılıklar yok olmuş. Bu standardizasyon, tek tipliliği ve o tek tipin de dayatılan tip olmasını beraberinde getirmiştir.
Gelelim tekrar bu fotoğrafa; bu fotoğrafın tarihsel kökleri ise, ta M.Ö 3000"lere dayanır. Yani insanın insanı sömürmesinin başlangıcına.
Zamanı ve üstün çalgıları olan egemenlerin kendi rahat yaşamlarını, abartılarını konu alan, teknik olarak üstün şarkıları sanat müziğinin; müziğe ayıracak zamanı ve kaliteli çalgılara sahip olmayan ezilenlerin (ki bu bahsettiğimiz dönemde köleler) kendi acılarını ve gerçek yaşamlarını konu alan, biçim olarak tekdüze müziği ise, halk müziğinin kökleridir.
İşte, bu fotoğraftaki sanatsal karşıtlık da bu.