2005 Yılında satılığa çıkarılıp, yasal engellere takılınca, bir süreliğine unut(tur)ulan Galataport projesi yine ısıtılıp önümüze sunuldu. Çıkarılan özel yasalar sayesinde her türlü engelin aşılarak, her değerimizin paraya çevrilmeye çalışıldığı garip bir dönemden geçiyoruz. İşin daha da garibi, tarihi değerlerimizin yok edileceği böyle bir çalışmanın, halk nezdinde muhafzakâr olarak bilinen bir iktidar tarafından yapılması. Allah sonumuzu hayır eylesin...
Galataport, İstanbul'da kotarılmaya çalışılan bir iş, Samsun'un gündemi ile ne ilgisi olabilir diye düşünenler için baştan açıklayayım: Burada kotarılmaya çalışılanlar da, Galataport'un küçük ölçekte olanları. Biraz dikkatlice bakılırsa olay net olarak görülecektir. Bu izahtan sonra, tekrar Galataport'a dönelim.
Karaköy Meydanı'ndan Tophane'ye kadar olan sahil bölümünde, 100 dönüm'den fazla bir alan, yap-işlet-devret modeli ile 50 yıllığına satılacak. Alanlar da bu alanı, büyük oranda halka kapatarak, kruvaziyer liman, free shop, alışveriş merkezleri ve turistik oteller inşa edecekler.
Bu iş nerede yapılacak? 2010 Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen İstanbul'da, tarihi yarım adanın tam karşısındaki, yine tarihi bir bölge olan Karaköy'de. Yetkililer her ne kadar Bu proje tarihi dokuyu örtmüyor, aksine açığa çıkmasına yardımcı oluyor deseler de, yaygın basında yer alan proje fotoğraflarından, hiç de öyle olmadığı açıkça görülüyor. Mızrağı çuvala sığdırma meselesi...
2005 yılında yapılan ve 2006 yılında iptal edilen ihaleyi kazanan konsorsiyumun lideri Ofer'in, yeni ihaleye de sıcak baktığı haberleri, basında yer almaya başladı. Hatırlayacaksınız, 2005 yılındaki ihale süreci öncesinde, Sayın Erdoğan'nın Ofer ile görüştüğü haberleri kamuoyunu epeyce meşgul etmişti. O görüşmelerde verilen sözlerin hala geçerli olup olmadığını merak etmemek mümkün değil.
İnternette yaptığım araştırmada, o dönem basınında yer alan yazılara göre, 3,5 milyar Euro'luk bedelin 50 yılda ödeneceği şeklinde görüş ve açıklamalara da rastladım. Vatandaşı, para alacağız diye uyutup, Nasreddin Hoca Merhumu bile imrendirecek bir ticari deha(!) örneği sergilenmesi, şark kurnazlığının bir başka örneği olsa gerek. Aklıma gelmişken sorayım: Değerini veren olursa Topkapı Sarayı'nı da satar mısınız?
Bu iş, ne için yapılacak? Daha çok turist gelmesi için, değil mi? Beyler... Turist bir ülkeye, sizin tabirinizle söyleyeyim, yeni ve modern yapılar görmek için gitmez. Turist, ya tarihi ve doğal değerleri ve güzellikleri görmeye gider, ya da dinlenmeye... Dinlenme amaçlı olarak ülkemize gelen turistler batı ve güney sahillerimizi tercih ediyor. Deniz, güneş, kumsallar ve dinlenmeyi ön plana çıkaran oteller ve konaklama tesisleri orada...
İstanbul, yukarıda da belirttiğim gibi, 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmiş bir kent... Özellikle tarihi yarımada, sur içi ve Galata, her yönü ile tarih kokan bir yöre. Siz bu bölgede, proje fotoğraflarında gördüğümüz yapıları yapmaya kalkarsanız, bu şehir İstanbul olmaktan çıkar. O zaman ne Tophane kalır, ne Karaköy, ne de Galata... Kimliksiz ve kişiliksiz bir yer oluverir bu bölge... Zira, tarihi ve geçmişi yok edilen bir şehir, hayatiyetini sürdüremez. İstanbul'a bu kötülüğü yapmaya kimsenin hakkı yok.
Eğer bu bölgede güzel bir şeyler yapılmak isteniyorsa, mevcut dokuyu bozmadan, arkadaki tarihi dokunun boğazdan ve tarihi yarımadadan görülmesini engellemeyecek ve en önemlisi, bölgenin halka açık olduğu bir düzenleme yapılmalıdır. Halka rağmen değil, halkla birlikte...
Orada yapılması planlanan şeyler, sahillerimizin her hangi bir yerinde yapılabilir ama, İstanbul sadece bu şehirdir. İstanbul, tarihten getirdiği izlerle İstanbul'dur: Onun için Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmiştir. Para için onu değiştirmeye ve yozlaştırmaya çalışmak, öncelikle, tarihe ve insanlığa ihanettir...
***
İşin Samsun'la ilgili boyutuna gelince, şehrimizde de, kamunun elinde kalmasında, gelecek için büyük yararlar bulunacağı kesin olan bazı yerlerin, para hırsı ile satılmaya çalışıldığı bilinen bir gerçek. Mantık aynı: Günü kurtarmak için her şey mübah... Satmaya çalışanları eleştirenler veya engel olmak için yargıya baş vuranlar da, bazı kalem erbabınca, şehir düşmanı ilan ediliyor. Ne diyeyim? Şahsi çıkar için değilse gaflettendir...