Merhum Demirel’in Dün dündür, bugün bugündür sözünü hepimiz bilir ve zaman, zaman da kullanırız. Demirel’in bu söylemi siyasette çok eleştirilmişti ama bunu eleştirenlerin tamamına yakını muhalefetteyken söylediklerini iktidarda unutmuşlar veya işlerine gelmediği için tam aksini yapmışlardır. Toplum bunu bile bile aynı siyasetçilere tekrar oy vermek zorunda kalmıştır, zira toplumun elinde başka alternatif olmadığından bu şekilde davranmak zorunda kalmaktaydı. Siyasette durum böyle de bizim gazetecilik sektöründe durum farklı mı derseniz emin olun biraz daha beter, siyasetçilerin söyledikleri unutulabilir ama gazetecilerin yazdıkları yazıda kaldığı için aradan değil yıllar asırlar dahi geçse unutulmaz. Ama her ne hikmetse gazetecilerin bir kısmı bir kaç yıl önce kendi elleriyle yazdıkları yazıları birkaç yıl sonra rahatlıkla inkar etmekle kalmayıp tam aksine yazılar yazmaktan geri kalmıyorlar.
AK Partinin kurulduğu yıllarda bu şehirde bir kaç yerel gazete vardı bugün basın camiasında olanların büyük bir kısmı o günlerde de vardı ve az sayıdaki yerel gazetelerde kendilerine yer bulmaktaydılar. Bunların bir kısmı ulusal gazetelerin muhabirliğini veya bölge müdürlüğünü yaparken bir kısmı da ajanslarda yöneticilik veya muhabirlik yapmaktaydılar. Ama o günleri biraz irdeleyip arşivlere bakıldığında bu insanların tamamına yakını ya Sosyal demokrat geçiniyorlardı veya liberal takılıyorlardı. İçlerinden muhafazakar, mukaddesatçı, mütedeyyin tek bir kişi arasanız dahi bulma şansınız yoktu. Onlara rütbelerine göre bir yemek, bir Rakı veya bir Ankara, İstanbul seyahati yaptığınızda istediğiniz gibi kullanabileceğiniz insanlardı. Birde çetelerin emrinde olanlar vardı ki onlar çetelerden gelen talimatlar doğrultusunda gazetecilik yaparlardı.
Bu durum 2008 yılında DENGE gazetesi kuruluncaya dek devam etti, ne zaman ki Denge gazetesi kuruldu daha önce kavgalı olan insanların tamamı anında bir araya gelip bize karşı birleştiler, ilk önce gazete çalışanlarını toptan işten çıkarttılar, ardından çetelerle işbirliği yaparak bizimle ilgili her türlü yalan, dolan, iftira dolu haberlere imza attılar. Ne zamanki gazetenin tutacağını anladılar bu kez bize karşı organize olan şehrin egemen güçlerinin ve çetelerinin kalemşörlüğünü yapıp bizi bitirmek için her yolu denediler. Ama Allaha binlerce kez şükürler olsun ki yelin kayadan alacağı bir şey olmadığı gibi bunlar da bizden hiç bir şey alamadıkları gibi büyük bir kısmı ya bulunduğu gazeteye ihanet edip başka gazeteler kurup onlarla işbirliği yaptı, ya da ellerindeki gazeteleri yürütemeyip sattı ve başkalarının Yanlarında maaşla çalışmaya başladılar. Sadece bununla da yetinmediler savundukları davaları satıp daha önce karşı oldukları davalara yalakalık yapmaya başladılar. İnsan hangi işi yaparsa yapsın ilkeli olmalı dün Ak dediğine bugün kara dememeli, biraz dürüst olabilmeli.
Gerek kişiliği gerek yaşam biçimi gerekse dünya görüşü AK Parti ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı insanların şimdilerde her Allahın günü köşelerinde AK Partiyi övmeleri, AK Parti politikalarının doğru olduğundan dem vurmaları beni ciddi anlamda düşündürüyor. Neden düşündürüyor derseniz bir davaya inanmayan insanların o davayı savunması ya o davanın dejenerasyona uğradığı anlamına gelir veya bu tür insanların bu davalardan ciddi anlamda nemalandıkları anlamına gelir ki bu iki durum da AK Parti için ciddi anlamda sıkıntılı bir durumdur. Olay sadece bununla da sınırlı olmayıp toplumu aydınlatma görevi olan gazetecilik mesleğinin manevi vebali var, bir insan inanmadığı bir davayı savunduğunda o davaya yarar değil zarar verir.
Son günlerde bazı köşe yazarlarının AK Parti politikaları ile ilgili yazdıkları yazılar bu dediklerime en güzel örneklerdir, adamların AK Partinin dünya görüşü ile uzaktan yakından ilgileri olmadığı açıkça ortada olmasına rağmen Ak parti yöneticilerinden daha fazla AK Partili olmaya kalkmaları ironik bir durum. Bizim yaşam biçimimiz dünya görüşümüz, siyasi geçmişimiz belli olmasına rağmen bu insanların savundukları şeyleri savunmakta zorlanıyoruz, AK Parti bir hata yapıyorsa rahatlıkla bu yanlıştır kardeşim diyoruz, gazetecilik de bu olsa gerek. Biz gazeteciyiz demiyoruz ama ilkeli ve dürüst insan olmaya çalıştığımızdan doğru neyse onu yapmaya çalışıyoruz, Referandumda Evet çıksın ama bu eveti çıkarabilmek için toplum mühendisliği yapmaya gerek yok diyoruz. Bu konuda sadece şu söylense yeter, ülke koalisyonlardan kurtulacak, iki başlılık olmayacak dense kafi, yok efendim Hollanda şunu yapmış, Almanya bunu yapmış AB iki yüzlüymüş teraneleri malumun ilanı bu konuları biz kırk yıldır söylüyoruz ama inancımızın gereği söylüyoruz sırf Referandumda evet çıksın diye söylemek bana göre riyakarlıktan öteye bir şey değil. Kalın sağlıcakla…