GAZİ DEVLET HASTANESİ İLE İLGİLİ
BAZI GERÇEKLER
Dün yazmaya başladığımız yazıyı tamamlayamadığımızdan bugün kaldığımız yerden devam etmek istiyorum ancak bazı ayrıntıları vererek bugünkü yazıma geçmek istiyorum. Bundan iki yıl önce çete tarafından saldırıya uğradığımda Gazi Devlet Hastanesi'ne gittik, arkadaşlar başhekimi aramalarına rağmen tam bir saat sonra gelebildi, gelebildi diyorum zira o günkü siyasi gücü elinde bulunduranlar olayı çok sıkı bir biçimde takip ediyorlardı. Oradaki amaç kurulu tezgahlarına çomak sokan Adnan Bahadır'ı ortadan kaldırıp, şehri istedikleri gibi çetelere teslim etmekti, ancak onların bir hesabı varsa Rabbimin de hesabı olduğunu unutmuşlar.
Bana yapılan saldırıda yaklaşık on civarında jiletli sopalarla kafama vurulması sonucu başımın her tarafı yarılmış, on beş tane dikiş atılmış, her tarafım kan revan içerisinde olmasına rağmen hastaneden taburcu edilmek istendim, hatta bu konuda o günkü AK Parti İl Başkanı bizzat hastane başhekimini arayarak baskı yaptı. Nihayet bizim arkadaşlarımız devreye girip, siyasi mekanizmayı harekete geçirince biz hastanede kaldık. Burada anlatmak istediğim yazacaklarımı yazma nedenim Gazi Devlet Hastanesi Başhekimini desteklemek değil, bazı hakikatlerin ortaya çıkmasını temin etmektir. Olaylara vizyondaki veriliş biçimlerine göre bakarsak yanılırız, ancak arka planda olup bitenleri göz önüne aldığımızda çok daha farklı gerçekleri görme imkanımız olur. Ayrıca hayatın gerçeklerinin küçük nüanslarda saklı olduğunu da unutmamak gerekir.
Gazi Devlet Hastanesi'ndeki sendikal yapılanma her dönem vardı ancak sıkıntı Hizmet-İş sendikası temsilcisi olan arkadaşımızın sendikaya üye sayısını artırmak için başlattığı çalışma ile ortaya çıktı. Bu çalışma önce kadrolu işçilerden başlıyor, kadrolu işçiler emekliye ayrılıp, yerlerine işçi alınmayınca bu kez kantinde çalışan işçileri sendikasına üye yapıyor. Kantin'in hastaneye devredilmesi ile birlikte bu kez hastanede çalışan şirket işçilerine el attı, ancak her ne hikmetse temsilcisi olduğu sendikaya şirket işçilerinden çok az sayıda üye alabildi. Sendikaya üye alabilmek için bu kez başhekimin devreye girip işçileri zorlamasını istedi, başhekim yanaşmayınca onun karşısında tavır aldı.
Gazi Devlet Hastanesi'ne 2002 yılından itibaren 400 den fazla işçi alındı bu işçilerin tamamını AK Parti teşkilatları verdi. Geçtiğimiz günlerde bir yerel TV kanalında Gazi Devlet Hastanesi'nde işten çıkarılan devrimci işçi sendikasına bağlı işçilerle yapılan röportajda konuşan bir bayan dikkatimi çekti. Bayan diyor ki; Beni başhekim odasına çağırıp, neden solcu bir sendikaya üye olduğumu sordu, ben de yasal hakkım dedim diyor. Şimdi bunu seyreden seyirciler haklı olarak başhekimi suçlayıp, ne biçim idareci insanların sendikal haklarına da saygı duymuyor diyebilirler ancak o bayanı Gazi Devlet Hastanesi'ne sokan kişinin AK Parti İl Genel Meclisi üyesi İsmail Balcı olduğunu öğrendiklerinde çok daha farklı şeyler düşünmeleri gerekmez mi?
Peki aylardır hastane bahçesinde işten atıldıkları gerekçesi ile eylem yapanları işe kim koydu derseniz bir tanesi eski Merkez ilçe Başkanı İbrahim Sandıkçı'nın referansı ile işe koyulmuş, Merkez ilçe teşkilatında sekreterlik yapan kızın kardeşi, bir diğeri yine Merkez ilçe Yönetim Kurulu üyesi Ayvaz Yılmaz'ın referansı ile işe girmiş olan bir bayan. Merkez ilçe Başkanlığı gerek Ali Akyüz'ün Başkan olduğu dönemde, gerekse İbrahim Sandıkçı'nın Başkan olduğu dönemde o kadar kötü icraatlara imza attı ki anlatamam. Onların yaptıkları hataları şimdi bürokratlar düzeltmeye çalışıyorlar. Bu arkadaşlarımız İl Başkanlığına aday oldukları dönemde kullandıkları tek argüman eski milli görüşçülerin ve dava adamlarının dışlandığı için teşkilatı almak istemeleri yönünde idi, meğer adamların dava dediği ya belden aşağıya ilişkiler, veya akçeli işlermiş. Belediyede olduğum dönemde bunlardan çektiğimi bir Allah bilir birde ben.
İşte size aylardır gündemde tutulan Gazi devlet Hastanesi'ndeki işçilerin işe girme serüvenleri, peki işten çıkarılmaları nasıl oldu derseniz o da çok enteresan. Bu arkadaşlar çalıştıkları iş yerine işe gelmeyince onlara önce işe gelmeleri yönünde tebligat yapılıyor, yine işe gelmemeye devem edince bu kez aynı şirkete bağlı Karayollarında aylık 100150 lira civarında fazla ücreti olan yer değişikliği öneriliyor. Onu da kabul etmeyip işe gitmiyorlar, bu kez işveren taşeron firma iş akitlerini feshediyor. Daha sonra yapılan bu iş değişikliğini mahkemeye taşıyorlar, mahkemeyi de kaybedince bu kez basın, yayın yoluyla yaygara yapmaya başlıyorlar. İşin enteresan tarafı bir önceki il başkanı başhekimi hastanede solcu sendikalaşmaya izin verdiği için sağlık bakanına şikayet ediyor. Bu insanları bu şehirde benim kadar tanıyan olamaz, yanlışı yaparlar ondan sonra da pişkin pişkin başkasının üzerine atıp ona bedel ödetmek isterler. Ne diyelim Allah bu insanları ıslah etsin, kendi yaptıklarını başlarına musallat eylesin, Rabbim doğruların yar ve yardımcısı olsun. Kalın sağlıcakla
Not; Bazı önemli konularda haber yapmamız konusunda talepte bulunan arkadaşlar ellerindeki belgeleri göndermeleri halinde gereği yapılacaktır.