Son 6 ay içinde vücut ağırlığınızın yüzde 10'unu kaybettiyseniz lenf kanseri riskiyle karşı karşıya olabilirsiniz.
Lenfoma, lenf dokusunun kanseri olarak tanımlanıyor. 'Kanser' kelimesi günümüzde ürkütücülüğünü sürdürse de bu tedaviyi yöneten hematologlar tarafından tedavi edilebilir bir hastalık olarak tanımlanıyor. Tedavi sonuçlarının yüz güldürücülüğü, tedavinin her hastanın hastalık tipine özel planlanmasından kaynaklanıyor. İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Uğur Ural, lenfomanın gözden kaçırılmaması gereken belirtilerini, tanı yöntemlerini ve tedavi seçeneklerini anlatıyor.
İKİ TİPİ VAR
Lenfoma için 'lenfatik sistemin kanseri' deniyor ve bu kavramı anlayabilmek için önce lenfatik sistemi tanımak gerekiyor. Lenfatik sistem, kemik iliği içinde bulunan bazı beyaz hücre grupları, karaciğer, dalak ve lenf bezlerinden oluşuyor. Bu sistemde bulunan organlar akyuvarların varlığı nedeniyle vücudun en önemli savunma sistemini oluşturuyor. Lenfoma, soruna neden olan hücre gruplarının birbirinden farklı olması nedeniyle; Hodgkin ve Hodgkin dışı olarak iki tipe ayrılıyor.
YÜZ GÜLDÜREN KANSER TÜRÜ
Bu sorun, tıp dilinde lenfoma, halk arasında ise lenf kanseri olarak ifade ediliyor. Kanser kelimesi kulağa çok korkutucu gelse de bu kanser türü tedavi sonuçları açısından hematologların yüzünü en çok güldüren hastalıklardan biri olarak görülüyor. Bu sorunun varlığında; hastalığın tedavisi, vücuttan atılabilmesi ve hastanın normal ömrünü sürdürmesi mümkün hale geliyor. Lenfomanın nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte sonradan kazanıldığı ve bulaşıcı olmadığı biliniyor. Bazı tip lenfomalarda hastalığın oluşumunu kolaylaştıran risk faktörleri bulunuyor. HTLV-1, HIV gibi bağışıklık sistemini etkileyen virüslerin de hastalıkta etkili olabildiği düşünülüyor. Başka bir kanser tipi nedeniyle tedavi gören hastalarda, tedavinin bağışıklık sistemini zayıflatması da lenfoma açısından bir risk faktörü olabiliyor.
EN ÖNEMLİ BELİRTİ ŞİŞLİK
Lenfomanın hastayı doktora sürükleyen en önemli belirtisi vücudun çeşitli yerlerinde çıkan lenf bezi büyümeleri yani şişlikler oluyor. Yapılan araştırmalar, lenf bezi büyümelerinin en sık boyun çevresinde olduğunu gösteriyor. Bunun dışında koltuk altı, kasıklar, kalp civarı, karın ve göğüs boşluğunda da görülebiliyor. Ancak lenf bezi büyümelerinin hepsi lenfomaya işaret etmiyor. Bazı kanser tiplerinin metastazları, yani lenf bezlerine yayılması da lenf bezi büyümesi olarak görülüyor. Ek olarak, bahsedilen organların enfeksiyona karşı koymaları nedeniyle bu bölgelerde boğaz ya da diş enfeksiyonuna bağlı büyümeler görülebiliyor. Enfeksiyon ihtimali tetkiklerle ortadan kaldırıldığında akla lenfoma geliyor" diyen Prof. Dr. Ural, bu lenf bezi büyüklüklerinin gelip geçici olmadıklarını ve tedavi edilmedikleri sürece büyümeye devam ettiklerini söylüyor.
PORTAKAL BÜYÜKLÜĞÜNDE OLANLAR VAR
Lenf bezi büyüklükleri önce fındık, sonra sırasıyla ceviz, mandalina hatta bazı hastalarda portakal büyüklüğüne ulaşabiliyor. Lenf bezinin konumu nedeniyle fark edilmediği durumlarda; nefes darlığı ve karın ağrısı gibi belirtileri de olabiliyor. Bunların yanı sıra geceleri yükselip sabaha karşı düşen ve hastanın çamaşır değiştirmesini gerektirecek kadar terlemesine neden olan ateş yüksekliği ile hastanın son 6 ay içinde ki ağırlığının yüzde 10'undan fazlasını kaybetmesi de lenfomayı düşündürüyor. Hodgkin tipi lenfomada büyümüş lenf nodlarının alkol alımıyla birlikte ağrıması da dikkat çekici bir belirti olarak görülüyor. Yine lenf nodlarının büyümesi ve bunlardan salgılanan birtakım maddeler, vücutta ilaçlara yanıt vermeyen yaygın bir kaşıntı oluşumuna neden olabiliyor.
DİŞ ETİNDE KANAMA VE MORARMALARA DİKKAT!
İleri dönem vakalarda ise eğer lenfatik sistem haricinde kemik iliği tutulumu varsa Hodgkin veya Hodgkin dışı lenfomalarda hasta kemik iliği tutulumuyla ilgili; halsizlik, güçsüzlük, çarpıntı ve çabuk yorulma gibi şikayetler yaşayabiliyor. Lenf bezlerinde herhangi bir belirti olmaması durumunda, kansızlık da bazen tek başına lenfoma işareti olabiliyor. Trombosit düşüklüğü, diş etinde kanama ve morarmalar, kadınlarda adetin uzun sürmesi şeklinde bulgular da bu konuda uyarıcı oluyor.
HASTALAR YANLIŞ TEDAVİYLE ZAMAN KAYBEDİYOR
"Lenfatik sistem hematolojinin alanına giriyor" diyen ve " Diğer klinisyenler lenf bezleri büyüklüğü ile karşılaştıklarında önce enfeksiyon ile ilgili olup olmadığını inceleyip enfeksiyon odağı bulunamadığında hastayı bize yönlendiriyorlar" diye devam eden Ural, bu konuda yapılan önemli bir yanlışa dikkat çekerek, " Bazen enfeksiyon odağı bulunamadığı halde, enfeksiyon olasılığı düşünülerek kimi zaman 15 gün, kimi zaman ise bir ay kadar antibiyotik kullanımı öneriliyor. Bunun sonucunda hastanın doğru tedavi alabileceği süre boş yere harcanmış oluyor" diyor.
AĞRI OLMAMASI ŞÜPHEYİ ARTIRIR
Enfeksiyona bağlı büyüyen lenf bezleri, büyüklüğü ne olursa olsun çoğunlukla ağrılı oluyor. Ağrısız olması ise lenfomayı düşündürüyor. Lenfomayı düşündüren bir diğer özelliğin ise büyüme hızı olduğu belirtiliyor. Bir hafta içinde hızlı bir büyümegerçekleşmesi ve şişliğin çapının 1.5- 2 cm'den çok olması akla lenfomayı getiriyor. Enfeksiyona ait lenf bezleri muayenede kolaylıkla yerinden oynarken, lenfomaya bağlı olanlar sert ve alttaki dokulara yapışık oluyor. Bunun dışında yine enfeksiyona bağlı lenf bezlerinde büyüme genellikle tek odaklı iken lenfomaya bağlı büyümelerde kitlelerin birleşerek büyümesine rastlanıyor.
HASTALIĞIN EVRELERİ
"Lenfoma tanısının hematologlar tarafından konulmadığı belirtiliyor. Kesin tanı koyabilmek için lenf bezinin patoloji örneği ve patolojik değerlendirmesi gerekiyor. Patoloğun lenf bezinin tamamını görmesi gerektiği için cerrahi olarak çıkarılması öneriliyor. Hastalık, vücutta lenf bezlerinin tutmuş olduğu bölgelere göre evrelendiriliyor. Tanı konulduktan sonra vücudun başka bölgelerinde lenf bezleri olup olmadığını değerlendirmek için görüntüleme sistemlerinden yararlanılıyor. Sıklıkla PET-CT taraması ile tutulumun nerelerde olduğu belirleniyor. Sadece bir lenf bezi yöresinde tutulum varsa bu, Evre I olarak tanımlanıyor. Buna karşın hem koltuk altında hem de boyun yöresinde lenf bezi büyümesi Evre II, diyafram zarının her iki tarafında bulunması ise Evre III anlamına geliyor. Tek başına karaciğer ya da tek başına kemik iliği tutulması olması hastalığın Evre IV olduğunu gösteriyor. Ayrıca lenfatik sistem dışında bir organın yaygın tutulumu da Evre IV'e giriyor.
Gece yükselen ateş ve aşırı terlemeye dikkat!
Vücudunuzda şişlik ve morarmalar oluyorsa, gece yükselip sabaha karşı düşen ateşiniz ve çamaşır değiştirtecek kadar yoğun terlemeniz varsa...
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.