GEÇMİŞ OLSUN İZMİR

Sami Kesmen

İzmir’de yaklaşık 7 şiddetinde bir deprem oldu. Devlet bütün imkanlarıyla İzmir’e akın etti. Kurtarma faaliyetlerinin yanında, kurtulanların ihtiyaçlarının giderilmesiyle ilgili de yoğun bir gayret oluşturuldu. Ülkemiz deprem kuşağında olan bir coğrafyada bulunmaktadır.  Bu nedenle de; her bölgede yaşayan milletimiz, deprem olaylarına zaman zaman şahit olmuştur. 

Depremler nedeniyle elde edilen idari tecrübeler hizmete de yansımaktadır. Gerek kurtarma çalışmalarında, gerekse kurtarılanların ihtiyaçlarının giderilmesinde çok etkin ve süratli bir işlem yapılabilmektedir. İzmir’de yaşanan bu depremde AFAD ekiplerinin depremden 10 dakika sonra, rekor bir hızla deprem bölgesine ulaştıkları görülmüştür. Bu, hem disiplinli çalışmanın, hem bu konudaki duyarlılığın, hem de sahip olunan tecrübenin sonucudur.

91. saate bile canlı olarak kurtarılan vatandaşlarımızın olması çok sevindiricidir. Farklı kurumların çalışmalarıyla gelinen süreçte, kurtarma ekiplerinin başarılı olduğunu söylemek lazım gelir. 4 yaşındaki  “Ayda” kızımızın canlı olarak kurtarılması büyük umutların da yeşermesine neden olmuştur. Göçük altında daha ne kadar insan olup olmadığı, bunların ne kadarı kurtarılabileceği belki bilinmemektedir. 

Ancak, hiçbir detayı atlamadan çalışan ekiplerin bu gayretleri, devletimizin çalışan ekiplere sağladığı her yönlü destek; en üst düzeyde başarıyı da sağlamaktadır.  Böylesi bir depremde, mümkün olan en üst seviyede çalışma yapılarak ve yine en üst seviyede sonuç alabilmek; belki de sadece bizim ülkemizde başarılabilecek bir sonuçtur. İnsani ve İslami duyarlılıkların çalışma alanlarına yansıdığı böylesi bir gayret; ancak bizim gibi milli ve dini refleksleri yüksek olan bir toplumda geçekleşir.

Ülkemizin her bölgesinde deprem riski bulunduğuna ve bunun örnekleri tarihi süreçte görüldüğüne göre, bu konularda önemli tedbirler alınması gerekmektedir. 99 depreminden sonra çıkarılan deprem yönetmelikleriyle, deprem sonucu ortaya çıkabilecek zayiatlar asgariye inmiş, can kayıpları da buna paralel olarak azalmıştır. İzmir’de yaşanan depremde de görüldüğü gibi, yıkılan binaların genellikle 99 deprem yönetmeliğinden önce yapılan binalar olmuştur. 

Müteahhitleri ve ilgilileri töhmet altında bırakacak söz söylemek istememekle birlikte, söz konusu yıkılan binalarda ihmallerin görüldüğünü de hatırlatmanın gereğine inanmaktayız. Her ne kadar 99 öncesi inşaat yönetmelikleri 99 sonrasına göre depremlere uygun olmasa da, o günün yönetmeliklerine de uyulmadığı anlaşılmaktadır. Demir, çimento, tuğla ve teknik işçiliklerin; ilgili yönetmelikler dikkate alınarak yapılmadığı yetkililerin ağızlarından duyulmaktadır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde; “başınıza gelenler kendi ellerinizle yaptıklarınızdan dolayıdır” mesajını kullarına bildirmekte, bu konuda hatırlatmalar yaparak, kullarını eğitmektedir. Bu konuda; ilahi mesaj kulak vermeyen veya mesajları kendi çıkarlarına göre anlamaya çalışanların yanlış izahlar yaptıkları görülmektedir. Bazı vatandaşlar hamasi duygularla ortaya çıkan depremin, işlenen günahlar sonucu olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmektedir. Bu değerlendirme tamamen yanlıştır. Zira bu konuda vahyin direk bilgisi olmadıkça görüş belirtmek mümkün değildir. 

Sözünü ettiğimiz ilahi mesajın doğru izahı; yapılan teknik yanlışların insanın başına sorun olarak döneceği hakikatidir. Çimentosu eksik, demir direnci düşük, çakıl özelliği zayıf bir şekilde, maliyetleri düşürmek için yapılan bu tür maksatlı veya tasarruf merkezli eksiklikler; kişilerin kendi elleriyle yaptıkları hatalardır. Bu hataların doğal sonucu olarak, küçük bir olağan dışı durumda; maddi ve manevi kayıplarla, can ve mal kayıpları oluşmaktadır. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.