Yunus Emre’nin “ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen bu nice ilim bilmektir” sözünü hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum, Yüce Kitabımızın ilk emri olan oku hitabı sanki biz müslümanlara değil de diğer toplumlara gelmiş gibi telakki ediyoruz. Oysa bu emir özellikle biz Müslümanlara hitap etmekte olup, gerek dünyevi ilimlerde, gerek uhrevi ilimlerde, gerekse diğer ilimlerin tamamında malumat sahibi olmak adına Rabbimiz bizlere talimat veriyor. Ancak bu emri ilahiye rağmen İslam toplumu ve müslümanlar olarak okumayı ikinci, üçüncü plana bırakıp başka işlerle uğraşmayı kendimize vazife edinmemiz fevkalade üzücü bir durum. Avrupa ve Amerika kıtalarında ebeveynlerin çocuklarına verecekleri en güzel hediye kitap iken İslam coğrafyasında kitap okumak neredeyse abesle iştigal sayılmakta. Avrupalının tatile giderken, Denize girerken, dinlenirken en büyük arkadaşı Kitap iken İslam toplumunun en büyük arkadaşı oyun ve eğlence. Hal böyle olunca da ne Dinimizi tanıyoruz, ne geçmişimizi biliyoruz, ne de Dünyada olup bitenlerden haberdar olabiliyoruz.
Geçtiğimiz Pazar günü televizyon kanallarında gezinirken bir Cemaat kanalında OMÜ öğretim üyelerinden bir tanesinin Tarihle ilgili konuşmasını görünce hemen bizim Adem Alan’ı arayıp konuşmayı izlemesini istedim. Neden istedin derseniz benim bildiğim Tarih ile arkadaşın anlattığı Tarih farklılıklar arz ediyordu, Adem Alan Bey Tarih konusunda ciddi birikimleri olan bir arkadaş olduğundan Tarihçi arkadaşın anlattıklarından benim anladıklarımla onun anladıklarının örtüşüp örtüşmediğini merak edip konuşmayı dinlemesini istedim, sağolsun o da konuşmayı sonuna kadar izlemiş, daha sonra düşüncelerini bana anlattı, hatta dünkü köşe yazısında da bu konuya yer verdi. Bünyamin hocayla bir kez oturup sohbet etme fırsatım olmuştu, Prof. Dr. Osman Köse hocayla birlikte birkaç yıl önce ziyaretime gelip sohbet etme fırsatı bulmuştuk. Bünyamin hoca daha sonra Gümüşhane Üniversitesine Rektör yardımcısı olarak gitmişti, orada iki yıl görev yaptıktan sonra Rektörle anlaşamayıp tekrar ÖMÜ deki görevine dönmüştü. Ancak uzmanlık alanı nedir, Dünya görüşü nedir, kimlerle beraberdir bilme imkanım da yoktu.
Pazar akşamı Bünyamin hocayı dinlerken Kemalist, eski CHP zihniyetli akademisyenlerin konuşmaları aklıma geldi, o tür konuşmacılar konuşurken Sultan Abdülhamit’i egoist, paranoyak, ileriyi görmeyen despot bir Devlet adamı olarak tarif ederlerken Jön Türkleri ilerici, aydın, islama karşı olmayan, hatta islamcı denebilecek yapıya dahi vatansever insanlar olarak tanımlıyorlardı. Bünyamin Hoca da konuşmasında Jön Türkleri tanımlarken aynı Kemalist CHP’liler gibi tanımladı ama Sultan Abdülhamit’i onlar kadar yerden yere vurmadan pas geçmeye çalıştı. Ancak Sultan Abdülhamitle ilgili de müspet hiçbir şey demediği gibi gerek Jön Türklerin gerekse İttihat ve Terakkinin Osmanlının önünü açtığını anlatmaya çalışmaktaydı.
Bünyamin hocaya göre İttihat ve Terakkinin iki dönemi vardı, birinci dönemi Sultan Abdülhamit’in devri iktidarındaki muhalefet dönemleri, ikinci dönemleri ise Sultan Abdülhamit’in tahttan indirildikten sonraki iktidar dönemleri. Bünyamin hocaya göre ittihat ve Terakki Osmanlının son çıkış yolu idi ama başındakiler Osmanlı Devletini tanımadıklarından ve çok genç olduklarından başarısız oldular. Peki İttihat ve Terakki gerçekten Bünyamin hocanın dediği gibi Osmanlının son çıkış ümidimiydi yoksa padişahlığı devre dışı bırakarak sekiz yıl Osmanlı İmparatorluğunu üç kişinin yönettiği ve sonunda bu üç kişinin acemiliği yüzünden ve Enver Paşanın Almanya’da kaldığı süre içerisinde ona Alman ordularını gezdirip Almanya’nın gücüne inandıran Alman Komutanın etkisi altında kalarak onun oyunları sonucunda mı Birinci Dünya savaşına girdi.
Almanlar Birinci Dünya harbinde o kadar alçakça davranmışlar ki anlatamam, Ordunun ihtiyacı olan bakliyat ve yiyecekleri alman askerler Almanyadaki ailelerine göndererek Türk Askerlerinin aç kalmalarına neden olmuşlardır. İstanbul’dan Trenle Cepheye yollanan bakliyat ve yiyeceklerin yüzde onu dahi Askere ulaşamamış, tamamını Alaman Askerler çalıp Almanyadaki ailelerine yollamışlar. Tarihin bu acı gerçekleri varken Bünyamin Kocaoğlu hocanın çıkıp Jön Türleri övmesi, İttihat ve Terakkinin Osmanlının son çıkış noktası olduğunu iddia etmesi ne kadar doğru bir davranış biçimidir Tarihçilerin yorumuna bırakıyorum, Adem Alan kardeşimizin bu konuyla ilgili gazetemizde yazdığı yazıyı okumanızı tavsiye ediyorum. İslamın ilk emri oku olduğuna göre İslam toplumu olarak Tarihinden Coğrafyasına, Tefsirinden Hadisine, akaidinden fen bilimlerine herşeyi okumak zorunda olduğumuzu bir kez daha hatırlatarak sözlerime son vermek istiyorum. Hoşça kalınız