GEL DE ÇİLEDEN ÇIKMA
Gazetecilik mesleğine ilk başladığımda yaptığımız kokteyldeki konuşmamda özellikle bir konunun üzerine parmak basmıştım. Neydi o konu derseniz; biz yapacağımız habercilikte müftüye keçi çaldırmayacağız demiştim. Müftüye keçi çaldırma konusunu hepiniz biliyorsunuz ancak bilmeyenler için ufak bir hatırlatma yapmak istiyorum. Keçisi çalınan müftü karakolda, savcılıkta sonuç alamayınca soluğu bir gazetede alır, gazeteciler Müftüye tamam hocam biz yarın konuyu haber yapalım, belki keçin bulunur derler ama ertesi gün olayı tam tersine çevirerek müftü keçi çaldı şeklinde haber yaparlar. Bunun üzerine müftü soluğu gazetede alır, yapılanın hesabını sormaya kalkar, gazetenin cevabı ilginç: Müftü efendi her gün yüzlerce kişinin keçisi çalınıyor, bunun haber değeri yok, ama müftünün keçi çalması haber değeri olan bir konudur, işte bu nedenle biz haberi bu şekilde yaptık diyorlar. Beşinci yılını bitirip altıncı yılına döndüğümüz gazetecilik mesleğine başladığımız gün ne demiş isek Allaha şükür bugün de aynısını diyoruz.
Son üç dört gündür Salıpazarı'nda yaşanan yol kapanması olayı ile ilgili ortalık adeta ayağa kaldırılmış. Kimi gazete İl Milli Eğitim Müdürü'nü suçluyor, kimisi İlçe Milli Eğitim Müdürü'nü , kimisi okul müdürünü suçluyor. Kimisi ise birilerini kahraman ilan edip kurtarıcı ilan ediyor. Sizin anlayacağınız tam bir keçi hikayesi almış başını gidiyor. Bu konuya girmeyi hiç düşünmüyordum, ne zaman ki bir gazete birilerini bu konuda kahraman ilan etti, işte o zaman bu işin arka planında farklı bir şey var düşündüm ve olayı araştırmaya başladım. Ben tam bu olayı araştırmaya karar verdim, Coşkun Bey yanıma geldi ve bu konuyla ilgili Salıpazarı'ndan arandığını, olayın anlatıldığından çok farklı olduğunu söyledi. Salıpazarı'ndan arayan kişi olayın olduğu gece anında yolun kapandığını ilçe özel idaresine bildirdiklerini, ancak ilçe özel idaresinin araçlarının bozuk ve yakıt olmaması nedeniyle yapacak bir şeyleri olmadığını ifade eden ses kayıtlarının kendilerinde olduğunu iddia ediyor. İlçe özel idaresinin bu olaydan haberdar olmasına rağmen bir şey yapamaması üzerine Jandarma ve Çarşamba Belediyesi'nin devreye girmesi sonucu yolun açıldığını iddia ediyor.
Buraya kadar anlatılan kısım Özel idare ile ilgili kısım, gelelim Milli Eğitim Müdürlüğü boyutuna. Okul Müdürü olayın olduğu andan itibaren direk olarak İl Milli Eğitim Müdürü'nü haberdar ediyor. Dakika, dakika olan bitenle ilgili il Milli Eğitim Müdürü'ne bilgi veriyor, İl Milli Eğitim Müdürü ise konuyu derhal Vali Beye bildiriyor, Vali Bey ise gerekeni yapıyor. Okul Müdürü ve çalışanlar bu konuyla ilgili o kadar hassas davranıyorlar ki, okul henüz tatil olmadan öğretmenlerle idareciler risk alarak okulu saatinden önce tatil ediyorlar, yolları açık olan köylere öğrencileri servisleri ile gönderiyorlar, kapalı olan köylere gidecek öğrencileri okulda barındırmaya karar veriyorlar. Ancak bu öğretmenler öğrencileri kendi başlarına bırakıp evlerine ailelerinin yanına gitmiyorlar, onlar da öğrencilerle birlikte okulda kalmaya karar veriyorlar ve kalıyorlar. Bu öğretmenleri alnından öpüyorum, adam gibi iş yapmışlar ama gel gör ki bizim yazılı basın olayı öyle farklı servis etmiş ki adeta Kahramanlar suçlu, suçlular kahraman, işlerini yapması gerekenler ise kurtarıcı olmuşlar.
Peki neden böyle yapılmış derseniz basın böyle bir şeydir. Dilediğini kahraman yapar, dilediğini suçlu ilan eder. Bu olayın farklı bir kulvara çekilmeye çalışıldığı ortada. Burada birkaç ipucu vererek olayı daha rahat tahlil edebiliriz bu konuyla ilgili yazı yazan köşe yazarları, haber yapan gazetelerin genel yayın yönetmenleri ve haber ajanslarının yöneticilerinin nereli olduğuna bakılırsa olay daha rahat çözülebilir. Milli Eğitim Müdürü kıymetli bir insan ancak sorun doğduğu yerde olunca işin boyutu rahatlıkla değişebiliyor. İşlerini yapması gerekenler kahraman ilan ediliyor, asıl işin kahramanları ise suçlu ilan edilmek isteniyor. Sizin anlayacağınız tam bir bildik keçi hikayesi insanı çileden çıkaran bir habercilik anlayışı.
Gazetecilik mesleği kamusal ve zor bir görevdir, Hükümetin yıpranma payı konusundaki kanun tasarısı da bunun en güzel örneğidir ancak şehrimizde bu mesleğin çığırından çıkmış durumda olduğu açıkça ortada. Gazeteciler Günü nedeniyle ödül verilen gazetecileri öğrenince gazetemiz adına ödül verilecek arkadaşlara ödül törenine katılmamalarını ve ödüllerini almamaları talimatını verdim. Bir ödül verilirken anlamı olmalı, yapılan haberlerden alınan sonuçlara veya kamu yararına bakılarak ödül verilmeli, sırf birilerini memnun etmek için ödül verilirse biz o ödülü ne alırız, ne de anlamlı buluruz. Gerek yapılan haberlerde gerekse verilen ödüllerde körlerle sağırlar biri birini ağırladığı bir sektörde mücadele ettiğimizi sanırım anlamışsınızdır. Olayların gerçek boyutuna göre değil, faillerin siyasi ve ekonomik gücüne göre haber yapıldığı bir meslekten ne beklenir siz takdir edin. Şehirdeki dengeleri gözetmek uğruna yapacak haber bulamayanlar birbirlerini kahraman ilan edecekler, birbirlerine ödül verecekler, toplum mühendisliği yapmaya kalkacaklar, sizler de inanacaksınız (yerse tabi) öyle mi? Biz burada olduğumuz sürece bu tür olaylara asla izin vermeyeceğimizi bilmenizi isteyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla
Not; Bu konuyla ilgili Samsunweb.tv de açıklamalarım olacak merak edenlere izlemesini tavsiye ederim.