GERÇEKLERDEN RAHATSIZ OLANLARIN DEBELENMELERİNE GEREK YOK
Dün yazmış olduğum yazı ve yaptığımız manşet haberi ile ilgili bir hayli rahatsız olanlar olmuş ki bir kısmı beni aradı. Bu insanlar hala daha ülke gerçeklerini ve globalleşen dünyada derebeyliğin, kırk haramiliğin, mafyalaşmanın bittiğini hala daha kabul etmeyenler eski tas eski hamam düzenlerini devam ettirmenin mücadelesini veriyorlar. Hayatım boyunca Allah'a kulluk etmenin dışında ne paraya, ne makama, ne de güce boyun eğmedim, muhatabım kim olursa olsun bu böyledir. Ancak çok güçsüz, çok zayıf insanların haklı davalarındaki mücadeleleri karşısında onlara saygı duydum, hatta gıpta ettim.
Dünkü yazımda 30 yıl önce Of'ta yaşadığım olayları anlatırken istifa eden Oktay Saral'ın yerine geçen arkadaşın aciz olduğunu yazdığımdan bazıları rahatsızlık duymuş. Yanlış olan bir şeyi yazınca ondan rahatsız olmaya gerek yok, velev ki bu yanlışı babam yapsın fark etmez. Saral ailesinden çok sevdiğim, çok değer verdiğim insanlar var, örneğin terzi Temel ağabey o ailenin evliyasıdır, Oktay Saral bana göre milletvekili olması gereken bir arkadaştır, hatta listeye girmesi halinde bizzat gidip destek olmayı düşünüyorum, ancak yerine gelen arkadaş lise mezunu çiçekçilik yapan bir arkadaş böyle bir insanın Of ilçesinde Belediye Başkanlığı yapması bana göre fevkalade yanlıştır, isterse kızsınlar, isterse darılsınlar, isterse farklı düşünsünler beni hiç ilgilendirmez. Bana göre belediye başkanı olacak kişinin en az üniversite mezunu, liderlik vasfı olan, şehrin kanaat önderi sayılacak kişilerden olmalı.
İnsanlar yanlış yapınca hata olmuyor ama bu yanlışları yazanlar en büyük günahı işlemiş gibi algılanıyor. Benim umurumda değil ancak insanlar bir şey yaptıklarında düşünmezler ki bunu bir gün toplum öğrenir de perişan olurum. Bir işi yapmak kolay ama temizlemek çok zordur. Gelelim başkalarına farz olup, bana haram olabilen konulara. Malumunuz cenaze namazı farzı kifaye bir namazdır, bir kısım Müslümanların kılması ile diğerlerinin üzerinden sakıt olan bir ibadettir. İnsanların en zor günleri bu günler olup eş, dost ve akrabalarını bu acı günlerinde yanlarında görmek isterler.
Düğün, cenaze, hastalık anında insanın dostlarını yanında görmek istemesi hem insani açıdan, hem de İslami açıdan bir gereksinimdir. Ancak bu ziyaretler veya birliktelikler samimi olmaz ise riyakarlık olmuş olur. Gerek siyaset yapanlar, gerekse topluma mal olmuş insanlar bu tür merasimlerde herkesin görmek istediği insanlardır. Bu insanlar bu tür merasimlere gitmeyi bir anlamda kendilerini mecbur hissettiklerinden isteseler de istemeseler de iştirak etmek zorunda kalırlar. Medresei Yusufiyye'ye girinceye kadar ben de böyle düşünenlerden idim, her gelen davete gitmeye çalışırdım, şayet gidemez isem hediyemi gönderip, mazeret beyan ederdim. Ne zaman ki Medresei Yusufiyye ile tanıştım ondan sonra olaylara bakışım değişti. İnsanların ne kadar riyakar, ne kadar iki yüzlü, ne kadar gösteriş meraklısı olduklarını görünce aklım başına geldi. Bu da dünkü yazımda ifade ettiğim gibi bana tecrübe oldu.
Peki şimdi ne yapıyorsun derseniz önce gelen davetiye sahibinin sıkıntılı günümde bana bir geçmiş olsun deyip, demediğine bakıyorum, şayet dememişse davetine katılmıyorum. Yok adam gariban ise hiç bir değerlendirme yapmaksızın davetine icabet etmek zorunda olduğumu düşünüp merasime katılıyorum. Sizin anlayacağınız başkalarına farz olan benden sakıt oluyor bazen de bana haram olabiliyor. Neden haram olabiliyor derseniz davet sahibi veya cenaze sahibi kriterlerime uymadığı halde merasimine katılmamın bana haram olduğunu düşündüğümden iştirak etmiyorum.
Belki bu yaptığım uygulama sizlere doğru gelmeyecektir, ancak bana göre adetullah bu olmalı. Yüce rabbimiz kendisine bir adım yanaşana on adım yanaşacağını beyan ediyorsa biz kulların da bu adetullaha uymamız gerektiğini düşünmekteyim. Şayet böyle davranırsak herkes kendine gelir kanaatindeyim. Aksi davranışlar toplumu yalama yapar.
Günümüz merasimlerine katıldığımızda gözümüze çarpan en önemli husus merasim sahibinin gücüne göre gelen cemaattir, bu konu herkes tarafından konuşulmakta ancak uygulamaya gelindiğinde aynı duruma devam edilmektedir. Hangi işi yaparsak yapalım Allah rızası için değil de gösteriş veya hatır için gidiliyor ise bana haramdır vesselam. Kalın sağlıcakla