Gazetecilik mesleğinin en önemli görevlerinin başında, toplumu doğru aydınlatmak, olayları gerçek yüzü ile insanlara aktarmak, olmayan şeyleri ise var gibi göstermemek gelir. Yazdığınız yazı, akşam yatağınıza yattığınız zaman, vicdanınızı rahatsız etmemesi gerekir.
Uzun yıllar Yap-Sat İnşaat Müteahhitliği yaptım. Halen bitmiş binam var, dairelerin bir kısmını henüz satmadım. Yaptığım daireleri satamama nedenim ise, piyasaların malum durumu ve ucuz satılan daireler. Meslek hayatına başladığım 84 yılından beri, hep düşündüğüm şey, bu pahalı daireleri insanların neden ucuz fiyata sattıklarıdır. Dairenin maliyeti belli, kar payı belli, sizin imal ettiğiniz fiyatın altında adam daire satıyor, siz satamıyorsanız bunu irdeleme mecburiyetiniz var. Zira ya siz aşırı kar peşindesiniz, veya adam kalitesiz mal kullanıp, ucuza imal ettiği daireyi zararına satıyor. Bu tür insanlar, hem piyasayı olumsuz etkiliyor, hem de iş yapan insanlara engel oluyor. Daireyi satın alanların gözünde ise siz, aşırı fiyata mal satan kötü iş adamı pozisyonuna düşüyorsunuz.
Ticarette rekabet çok güzeldir, ancak zararına mal satıp, hem kendisine, hem piyasaya zarar veren insanları da topluma anlatıp, onları toplumun tanımasına yardımcı olmak gerekmektedir. Bir de bu insanların kendileri veya aile bireylerinin siyasette yer almaları, hem topluma, hem de siyasete verilecek en büyük zarardır. Bir yandan temiz toplum, temiz siyaset diyeceğiz, diğer yandan ise bitmiş insanları, siyasetin zirvesine taşıyacağız. İşin içerisinden çık çıkabilirsen.
Üç yıl önce yapılan Ak Parti İl Kongresi"nde yarışan iki aday, birbirleri ile ilgili olumsuz bir şey demediler. İlk bakıldığında bu fevkalade , centilmence yapılmış bir olay. Ancak geçtiğimiz üç yıllık Ak Parti teşkilatlanmasına baktığınızda, başta İl Başkanı olmak üzere, birçok parti yöneticisinin, siyaseti nasıl acımasızca ticaret için kullandıklarını görmemiz mümkün olacaktır. İl Başkanlığı koltuğunda oturan arkadaşımızın, babasının müteahhitlik yaptığı dönemden piyasaya satıp, teslim edemediği yüzlerce insanın nasıl mağdur olduklarını herkesin bilmesine rağmen "Hoca, eyi adamdur, aman ha kimse hakkında konuşmasın" demeleri ne kadar ahlaki, ne kadar doğru, ne kadar dürüst bir davranış olduğunu gerçekten merak ediyorum.
Dinimiz iyi adamı tarif ederken "Müslüman elinden ve dilinden mümin kardeşine zarar gelmeyendir" olarak tasvir eder. Adam yüzlerce insanı mağdur etmiş, evsiz, yurtsuz bırakmış, ellerinde, avuçlarında olan üç- beş kuruşu almış, onları sokakta koymuş, bu yetmemiş gibi bir de meslektaşlarının on liraya peşin paraya sattıkları daireleri ,kendisi beş liraya satıp, haksız rekabet ortamı doğurup, bir sürü insanın işine engel olmuşsa, bu adamın neresi çok iyi ben merak ediyorum.Bu adamın oğlu, koskoca iktidar partisinin İl Başkanlığı koltuğunda üç yıl oturmuş, elinden gelse bir o kadar daha oturmanın hesabını yapıyor.
Geçtiğimiz Çarşamba akşamı, Kanal S televizyonunda bu konu ile ilgili bir nebzecik konuştum. Adamlar o kadar rahatsız olmuşlar ki, sanki onca insanı onlar değil de, ben mağdur etmişim gibi bir sürü insan aradı beni
Hatta kanalın sahibi olan arkadaş, kendisi arayamadı da personele aratarak, rahatsız olduğunu söyleyerek, beni arattı. Arayan arkadaş, mümkünse patronunu aramamı rica edince dedim ki;" Bak dostum ben ömrümde, Allah'tan başka hiç kimseye eyvallahı olmayan bir adamım. Değil senin patronunu, hiç kimseyi aramam, sıkıntısı olan beni arar, söyle patronuna merak etmesin bir daha kanalınıza çıkıp, konuşmam, yeter ki üzülmesin"deyip telefonu kapattım.
Her zaman söylediğim gibi, Merhum İnönü'nün dediği gibi, bu memlekette namussuzlar kadar namuslular da cesur olmadıkça, ülke kurtulamaz. Adamlara bakın
Hem suçlu, hem de güçlü. O kadar insana zulmedeceksiniz, o kadar insanı perişan edeceksiniz, hiç kimse çıkıp bunu seslendiremeyecek. Neymiş efendim hoca eyi adammış, hocanın herkese iyiliği varmış, bir sürü insanı Of'tan getirmiş, buraya iş adamı yapmış. İyi güzel de bu kadar insana yardımcı olacağına, azıcık da kendisine yardımcı olsa ya. Şimdi bu adamın iyilik yaptıklarından kaç tanesi, ona yardımcı oluyor. Olmuyor ise, demek ki yanlış adamları getirdi bu şehre. Keşke getirmeseydi de, kendisi ayakta dursaydı. Sizin anlayacağınız her Çarşamba günü buluştuğumuz Dobra Dobra programı, bundan böyle başka bir TV kanalında yayınlanacak, zamanını ve kanalını daha sonra sizlere bildiririz. Doğruları söylemek ne kadar zor ise, onları yayınlamak da o kadar zordur. İşte bizim farkımız da burada zaten. Uzattığımın farkındayım, ancak henüz hızımı almadığımı da bilmenizi isteyerek, satırlarıma son veriyorum.Kalın sağlıcakla.
Gerçekleri söylemek zor, yayınlayabilmek daha zor!
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.