Merhum bir arkadaşım derdi ki kavgadan kaçacaksın sen kaçtıkça üzerine geliyor ise işte o zaman kavgayı gömlek gibi giyeceksin, bu söz çok güzel ve yerinde bir söz. Hayatımızda kendimize rehber edinmemiz gereken bir sözdür. Olaylar karşısında dik duracağız, fikirlerimizi beyan edeceğiz ama kullandığımız üslup yapıcı bir üslup olmalı, yıkıcı üslup hem kendimize hem de muhatabımıza zarar verir. Kavga bizim tercih edeceğimiz bir şey olmamalı ancak muhatabımızın tavrı, duruşu, yapısı kavgayı zorunlu hale getiriyor ise işte o zaman da bizler de gereğini yapmak zorundayız. Geçmiş yedi yıllık gazetecilik mesleğimizde biz bunun en güzel örneğini vermeye çalıştık, kimseyle durup dururken kavga etmedik ama muhataplarımız bizi kavgaya zorladıklarında da bundan geriye kalmadık. Bu uğurda çok da bedel ödedik ama sonucu ne olursa olsun doğru olan şeylerin yanında olmak adına gereğini yaptık bundan da en ufak pişmanlık duymadık bu gün olsa aynı şeyleri yapacağımızdan kimsenin en ufak şüphesi olmasın.
AK Parti iktidar olalı yaklaşık on iki yıl oldu. Halk, AK Parti'ye sonuna kadar destek verdi, AK Parti de elinden geldiği kadar bunun karşılığını verdi, geldiğimiz noktada toplumun halinden anlayan, halkın iradesini ciddiye alan ve gereğini yapan bir iktidar ülkeyi yönetmekte. Bundan on yıl önce değil yapılması, konuşulması dahi yasak olan bir çok şeyin düşünülemediği bir ülkeden bunları yaşayan bir ülke haline geldik. Ancak son zamanlarda yaşanan bazı olaylar ülkemizi ciddi anlamda germekte ve toplum bundan rahatsızlık duymakta, özellikle 17 Aralık süreci ile başlayan kavgacı ve gergin ortam her gün artarak devam etmekte, her gün yeni gerginliklere karşı karşıya gelmekteyiz. 17 Ararlık sürecinin sıkıntılarını henüz üzerimizden atmadan dün Devletin başındaki insanların yaşadıklarını görünce insan üzülüyor. Danıştay toplantısı tamamen Hukukun üstünlüğünü, sıkıntılarını ve yapılması gerekenleri konuşmak gereken bir toplantı olması gerekmesine rağmen Barolar Birliği Başkanının siyasi konuşmaları sıkıcı ve gündemle uzaktan yakından ilgisi olmayan konuşmalardı. Orada oturan insanlar o kadar uzun ve siyasi konuşmayı beklemek zorunda değillerdi ancak Başbakan'ın çok sert tavrı da bir hayli dikkat çekiciydi.
Siyaset yapanlar toplumu germeden, üzmeden, yumuşak tavırlar sergilemek suretiyle siyaset yapmaları gerektiği kanaatindeyim, bazı dönemlerde toplumun duygularına tercüman olmak adına siyasetçiler toplum adına tepki verebilirler ancak bu sürekli politika haline gelirse işte o zaman toplum bunu kaldıramaz. Hükümetin içersinde bulunduğu sıkıntıları çok iyi anlıyorum, bir yandan Paralel yapıyla mücadele, bir yandan muhalefet partileriyle mücadele, bir yandan da derin Devlet içersindeki statükoyla mücadele etmek gerçekten zor bir iştir ancak bu mücadeleyi yaparken biraz daha sabırlı, biraz daha yumuşak yapılmalı aksi halde toplum buna tahammül edemeyebilir. Başbakan'ın çektiği sıkıntıları anlamamak mümkün değil ancak ortamı bu kadar germenin de doğru olmadığı kanaatindeyim, keşke herkes biraz daha sabırlı, biraz daha anlayışlı olabilse. Umarım bundan sonraki süreçte bu konuda daha farklı bir yol izlenir.
Ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük bir ihtimalle Başbakan aday olacak ve ilk turda seçilecek ancak ondan sonraki süreçte AK Parti'yi zor günlerin beklediğinden kimsenin şüphesi olmasın. Her siyasi partinin bir zirvesi olduğu gibi bir de zirvenin sonu vardır, nasıl ki Anap merhum Özal döneminde zirve yapmıştı, Özal'ın Cumhurbaşkanı olmasının ardından inişe geçti aynı akıbeti AK Parti'nin beklediği kanaatindeyim. Ancak Başbakan her ne kadar siyaseti bırakacak olsa da Cumhurbaşkanlığında sessiz, sakin, protokol Cumhurbaşkanlığı yapmayacaktır, aynı Başbakanlık makamında olduğu gibi Cumhurbaşkanlığında da aktif ve baskın bir yönetim tarzı uygulayacağı muhakkaktır. Bu şartlarda AK Parti'nin başında kim olursa olsun Recep Tayyip Erdoğan sağ olduğu sürece onun dışında kimsenin lider olması mümkün gözükmüyor. Şu ana kadar yapılan istişare toplantıları bana göre gaz alma ve teşkilatları daha aktif çalıştırma operasyonlarıdır.
Cumhurbaşkanı kim olursa olsun ancak ülkenin geleceği adına kavgadan uzak, kimseyi üzmeden, herkesin kabulleneceği bir yönetim biçimi ile yönetilmesi dileğiyle hepinize mutlu, hayırlı ve bereketli günler diliyorum. Allah'a emanet olunuz.