GIDIM GIDIM...

Süleyman Soylu

GIDIM GIDIM DEMOKRASİ VE DEMOKLES'İN KILICI                                   

İlkadım belediyesinin hizmet bünyesinde görev yapan bir otobüs bizim evin bulunduğu gençlik caddesinden geçiyordu. Bunda ne var denebilir, öyle değil tabii, belediyenin resmi aracından mehter marşı yükseliyordu. Mehter marşı denince haliyle insanın aklına Osmanlı'nın tanzimattan öncesi yani cepheden cepheye kılıç kalkan koşturduğu askeri yılları geliyor.

Bir an düşündüm, neden hala böyle 400 yıl öncesinin hayalleriyle geriye gidiliyor. Düşünün ABD'nin, AB'nin ve tüm teknolojik atılımları yapmakta olan ülkelerin, buna Kore ve Çin de dahil, pazarı haline gelmişiz. Katma değeri yüksek ürünleri onlar üretiyor, keşfediyor, fakat bizler bu değerlere hala ulaşamıyoruz.
Son 200 yıl önce, geri kalmamızın nedeni olan yenilikler, Osmanlı da istemeyerek, zorunluluk neticesi getirilmiş.  Bizde bir türlü yeniliklere açık bir "sivil düşünce" gericilerce engellendikçe; aslında "literatürde" tutucu olması ve ülke güvenliğiyle ilgilenmesi gereken askerler, yeniliklere öncülük etmek durumunda kalmıştır.
   
Osmanlı çağının son dönemindeki yenilik hareketlerinden birçoğuna, askerlerin öncülük etmesi; halk içindeki halka egemen tutucu sivil kesimlerin, bilimsel okumuş sivil kesimlerin halkla buluşmasını engellemesi sonucu olmuştur. Yenilikler askeri zorunluluktan dolayı ülkeye girebilmiş ve gecikmeli olarak halkın kullanımına yansımıştır veya fakirlik koşulları nedeniyle yansıyamamıştır.

Batı, bilim teknoloji, düşünce ve demokratlık kanalından ilerlerken, "Osmanlı müslim tebasında" bilimsel eğitim çok geriydi. Ancak gayrimüslümler bu imkanlara sahipti. Bu gerilik Askeriye'de olması halinde devletin toprak bütünlüğü korunamayacağı için, o yıllarda çağdaş mühendislik eğitimi, tıp eğitimi, veterinerlik gibi çağdaş insani eğitimler ancak asker kanalıyla getirilebildi. Bu yüzden askerler, bugüne kadar egemen gerici güçler tarafından, gerçekleri bilmeyen, bilgiden uzak tutulması için gayret gösterilen halka "dine karşıymış gibi gösterilmiş," hatta bazı hallerde dinsiz ilan edilmiş. Bugünlerde bazı davalarda "camileri bombalayacağı iddiası" bile ileri sürülmüştür.    

"Sivil düşünce" gericilerce engellendikçe, mecburiyetten  haritacılığı, ressamlığı, güzel sanatları subaylar ve ordu yoluyla getirmişlerdir. Örneğin, meşrutiyet hareketlerinde tutuculuğu nedeniyle önce Abdülaziz'in sonra Abdülhamit'in sultanlık direnci askere dayanarak kırmak zorunda kalınmıştır.
Çünkü toplumda bunu başarabilecek bir siyasal örgütlenme olmadığı için var olan okumuş kesimler de; gerici ve tutucular tarafından halk içine sokulmuyor, öğretilerine de fırsat verilmiyordu. Getirilen yeniliklere sivillerin öncülük etmesi böylece engellenmiş oluyordu. Daha başka ifade ile"sivil toplum" yuvası yoktu. Tutucuların toplum içindeki etkisiyle sosyal hakların,siyasal özgürlüklerin ve demokrasinin bile askerler tarafından gelebileceği beklentisi bilinç altına yerleşmiştir. Bu beklentiyle olacak ki bugün ilerici yenilikleri, askere getirtmeye alışmış çağdaşlar, bugün o güdük ve "halksız demokrasilerini" fazla sürdürememişlerdir.
   
Halkın çoğunluğunu elinde tutmayı,"bir lokma bir hırka" usulüyle başaranların sandık yoluyla iktidara gelmesini engelleyememişlerdir.  Yani Demokrasimiz; daha önce bize çağdaş burjuva tarafından gıdım gıdım veriliyordu, bugünkü gerici burjuva tarafından da başımızın üzerinde "Demoklesin kılıcı" gibi gezdiriliyor.                                                   
       Saygılarımla

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.