"Sıra Dışı Düşünceler" adlı yazımla alâkalı yorumunda Kurra Hafız Nuri Aydın Hoca'm aşağıda yer vereceğim sözü hatırlatarak "bu sözle ilgili de bir yazı umulur ki yazsrsın' diyerek bana dolaylı olarak bir ödev vermiş oldu. Ben de bu tavsiyesini bir vazife addederek bir yazı kaleme almaya çalışacağım. Ağır bir konu olduğunu biliyorum. Beynimiz Rabbimizin bir sırrıdır. Mahiyetini yüzyıllardan beri bilim insanları geceli gündüzlû çalıştıkları ve her türlü materyalleri kullandıkları halde beynimizin çok az bir kısmı keşfedebilmişlerdir. Konuya geçmeden önce burada beynimiz ile ilgili bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Beyin hem yapısal hem işlevsel olarak insan vücudunun en karmaşık yapısıdır. İnsan beyni vücudun her bir kısmına kimyasal ve elektriksel sinyaller gönderen ve bu sinyalleri alan organdır. Sinyaller çeşitli süreçleri kontrol etmeye yardımcı olurken beyin bu sinyallerin hepsini yorumlamayı sağlar. Duyulardan ve vücuttan aldığı bilgileri işleyerek vücuda mesajlar gönderen beyin yaklaşık olarak sıkılı iki yumruk büyüklüğündedir.
Beynin Görevleri Nelerdir?
Beyin görme, tat alma, işitme, koku alma ve dokunma olmak üzere duyulara dair beş duyu organından da bilgi alan bir yapıdır. Beynin çeşitli bölümleri vardır ve her bir bölümü beraber uyum içinde çalışır. Bu bölümlerin hepsi kendine ait farklı görevlere sahiptir. Beynin en önemli görevleri arasında duyuları işlemek, hormon salgılamak, kan basıncını ve solunumu düzenlemek sayılabilir. Beynin görevlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
Düşünme ve karar alma, Savaş ya da kaç tepkisi verme, Hareket, denge ve koordinasyon yeteneklerini düzenleme, Çeşitli duyuların uyumlanmasını sağlama, Organ fonksiyonlarını düzenleme, Anıları depolama, Konuşma ve dil fonksiyonlarını düzenleme, Nefes alıp veme, uyku fonksiyonları, kalp atış hızı ve vücut ısısının kontrolü gibi otomatik davranışları düzenleme. Ayrıca; Sinir hücreleri, beynin işlevsel olan ve elektriksel olarak uyarılabilen hücreleridir. Yalnızca sinir devrelerindeki diğer nöronlar ve internöronlarla işbirliği içinde işlev gösterebilirler. İnsan beyninde tahminen 100 milyar nöron vardır. Yukarda beyan etmiştim. Beyin kâinatın modelidir. Yüce Allah Teâlâ'nın kullarına en büyük hediyesidir. Beynin yapısı ve işlevleri noktasında bütün bilim-ilim insanları muciz olduklarıni beyan etmektedirler. Yani beyin karşısında ilgililer bir açmazın içindeler.
Şimdi de esas konuya geçiyorum: Jostein Gaarder "Sofie'nin Dünyası" adlı kitabında bu açmazı şöyle dillendiriyor: "İnsan beyni bizim anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, onu anlayamayacak kadar aptal olmamız gerekirdi.'' Durumumuz, biraz kaba bir benzetmeyle bilgi işlem yapan bir bilgisayarın "kendi varlığının mahiyetini" anlamasını beklememize benziyor. Başka bir ifade ile; Eğer beyin kolaylıkla anlayabileceğimiz basitlikte bir organ olsaydı olaylara farklı yorumlar ve çözümler öneremezdik; politika olamazdı. Eğer beyin kolaylıkla anlayabileceğimiz basitlikte bir organ olsaydı aklımız yerinde sayardı; zekâmız olamazdı. Eğer beyin kolaylıkla anlayabileceğimiz basitlikte bir organ olsaydı bilinçaltımız oluşamaz; kimlik problemimiz olmazdı.
Öyleyse hepsini içeren bir ifadeyle diyebiliriz ki; biz dil sahibi, felsefe yapabilen, sanat ve edebiyat eserleri verebilen, hukuk sistemleri kurabilen, suç ve ceza kavramlarını ayrıştırabilen, ahlak kurallarına sahip, farklı politik eğilimlere sahip olabilen, kültür ve medeniyet sahibi bir canlıysak bütün bunları beynimizin karmaşık yapısına borçluyuz. Bilincimizi, aklımızı ve zihnimizi tam olarak tanımlayamamış olmamız ve kimlik problemimizi aşamamamız yine bu karmaşık yapıyı henüz tam olarak algılayamamaktan kaynaklanmaktadır. “Siz, sizin mutluluklarınız ve mutsuzluklarınız, hatıralarınız ve meraklarınız, kişilik algınız ve özgür iradeniz, hepsi, gerçekte sinir hücrelerinin ve onların ilişkide oldukları moleküllerin birlikte ortaya koydukları faaliyetlerden başka şeyler değildir.”
Buna karşın felsefe beynin kendisiyle değil, beyinle ilişkili karmaşık fenomenlerle ilgilenir. Filozof D. Dennett bakın insan bilinci konusunda neler diyor? “Bilinç, belki de insanla ilgili son gizemdir. Öyle bir gizem ki, insanlar onun hakkında nasıl düşüneceğini bile bilmiyor. Elbette başka tür gizemler de var; kâinatın gizemi, hayat ve üremeyle ilgili gizem, doğa’da bir tasarım olup olmadığı konusundaki gizem, zaman, mekân ve yerçekimiyle ilgili gizem. Bunlar büyük merak konusudur; kozmoloji soruları, moleküler genetik ve evrim teorisi gibi. Ama bilinç konusunda bütün bunlara kıyasla çok daha berbat durumdayız. Ona nasıl yaklaşacağımızı, onu nasıl parçalarına ayıracağımızı ve mistik halinden nasıl çıkaracağımızı bilmiyoruz.”
Ben burada hangi konuda yazı yazayım diye düşünürken tam da bu esnada bana konu veren ve araştırma yapmama vesile olan değerli dostum Nuri Aydın Hoca'ma hassaden teşekkür ederim. Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Beynimizin gizemini ve diğer organlarımız fonksiyonlarını biraz olsun hatırlayalım, bu ni'metleri bize bahşeden Rabbimizin yüceliğinj tefekkür etmenin de bir ibadet olduğunu unutmayalım. Selâm, sevgi ve saygılarımla...