Allah Resulü (sav) vefat ettiğinde Medine üzerine hüzün bulutları çökmüş, Bilal-ı Habeşi ezan okuyamaz hale gelmiş ve hüznünden Medine’yi terk edip Şam’a yerleşmişti. Bir süre sonra Bilal-ı Habeşi, rüyasında Hz. Peygamber (sav)’i görür ve Allah Resulü, kendisine ‘’Beni ziyaret etmeyecek misin?’’ der. Bilal-ı Habeşi hemen Medine’ye gelerek Hz. Peygamberin kabrini ziyaret eder, ardından Hz. Peygamberin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile kucaklaşır. Onların ısrarları sonucunda Hz. Peygamberin vefatından sonra hüznü sebebiyle ezan okuyamayan Bilal-ı Habeşi yıllar sonra sabah ezanını Medine’de okur. Bilal’in ezanını duyan tüm sahabeler, eski günlerdeki gibi Hz. Peygamber’in Bilal’e ezan okuttuğu hissiyatıyla coşkuya kapılarak Mescid-i Nebevi’ye koşarlar.
İşte bu sahabenin Allah Resulü (sav)’i ne kadar çok sevdiğinin ve ona gönülden bağlı olduklarının kanıtlarından biridir. Evet Allah’ın elçisini yaşadığı dönemde görüp tanıyan sahabeler onu çok seviyor ve onun bir sözünü iki ettirmeden ona tabi oluyorlardı. Sonraki dönemlerde ona ve getirdiği dine inanan Müslümanlar da onda bulunan özellikler sebebiyle aynı duyguları beslemişler ona bağlılıklarını sünnetine uyarak, onu görmedikleri halde sevgilerini naatlarla dile getirmişlerdir.
Müslümanlardaki peygamber sevgisinin ve ona gönülden bağlılıklarının iki sebebi bulunmaktadır. İlk olarak O, Yüce Yaratıcımız Allah tarafından seçilmiş ve makamı, şerefi Allah tarafından üstün nitelikte belirlenmiş Yüce Elçidir. Bugün birtakım çevrelerce Hz. Peygamberin bir postacı gibi gösterilip inananların nazarında sıradan bir kul gibi lanse edilmesinin aksine; Allah’u Teala, Yüce Elçisinin, gönderdiği dindeki değerini ve görevinin büyüklüğünü şöyle açıklamaktadır. O, Allah’tan aldığı emirleri kendi menfaatlerini katmadan insanlara ulaştıran (tebliğ), Allah’tan gelen vahiyleri insanlara açıklayan (tebyin), Allah’ın gönderdiği dine aykırı olmaksızın dinimizde açıklanmayan konularda hüküm verme yetkisine sahip (teşri), Allah’ın dininin ve kelamının ilk muhatabı olarak İslam’ı ve Kur’an’ı yaşayarak inananlara en güzel örnek olma (temsil) yetkilerine sahip makamı yüce olan bir peygamberdir.
İkinci olarak O, hem Rabbine hem de canlı cansız tüm yaratılmışlara karşı güzel ahlakı ve şahsiyetiyle temayüz etmiş bir insandır. O, geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılarak Rabbine şükreden ve saygısını eksik eylemeyen bir kuldu. İnsanlar nazarında ise bir peygamber ve devlet başkanı olduğu halde onu tanımayan bir kimsenin gelip hanginiz Muhammed? diye soracak kadar mütevazı sade bir hayat yaşayan, kuşu ölen küçücük bir çocuğu bile muhatap alıp taziye ziyaretine gidecek kadar ince düşünceye sahip olan, abdest alırken selam verenin selamını almamasının sebebini ‘’bana biraz önce selam veren nerede? Allah’ın ismini abdestsiz ağzıma alamadığım için selamını alamadım diye açıklama yaparak selam verenin gönlünü alacak kadar nazik ve saygılı, ‘’Bu dünyada bıraktığınız mal mülk mirasçılarınıza aittir. Kim de arkasında bir borç veya bakıma muhtaç birilerini bırakırsa o benim üzerimedir’’ diye söz verip sözünü yerine getirecek kadar inananlara bağlı ve vefalı olarak en güzel ahlaka sahip bir insandır. Bu sebeple Yüce Allah, kelamında ‘’Sen yüce bir ahlak üzerinesin’’ buyurmuş. Kendisi de:’’ Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim’’ diyerek yaşantısıyla insanlık nazarında güzel ahlakın en muhteşem örnekliğini sergilemiştir.
İnsanlığa bir rahmet olarak gönderildiği Mevlid-i Nebi Haftası’nda Efendimiz (sav)’i anarken bir kez daha Hz. Peygamber sevgisini ona bağlılığımızı ve Müslüman şahsiyetinin oluşmasındaki rolünü sorgulamamız ve kendimize şu soruları sormamız gerekir. İnandığım dinin peygamberinin dindeki değerini ve rolünü biliyor muyum? Allah’ın bana emrettiği şekilde Peygamberimi, malım mülkümden, sevdiklerimden ve hatta nefsimden önceleyebiliyor muyum? Onu sevip ona gönülden bağlı kalarak yolunu takip edebiliyor muyum? Onu her şeyde örnek alıp, sünnetine uyarak Müslüman şahsiyetini kazanabiliyor muyum?
Sevmek, tanımakla başlar, ona tabi olmakla isteklerini yerine getirmekle aşka dönüşür. Rabbim bizleri peygamberini araştırıp tanıyan sevgisiyle gönülden bağlı olarak sünnetini yaşayan ve onu idol ve örnek alarak Müslüman şahsiyeti kazanan kullarından eylesin.
Sözlerimi Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de Efendimiz (sav)i bizlere anlattığı ayet mealleriyle bitirmek istiyorum.
Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur. (Tevbe, 9/128)
Allah ve resulü herhangi bir konuda hüküm verdiklerinde artık mümin bir erkek veya kadın için işlerinde tercih hakları yoktur. Allah’ın ve Resulünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır. (Ahzap,33/36)
Ey iman edenler! Allah ve Resulüne itaat edin, söylediklerini işittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin. (Enfal, 8/20)
İçinizden Allah’ın lütfuna ve ahiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resulullah’ta güzel bir örneklik vardır. (Ahzap,33/21)
İbnü’l-Esir, Usdu’l-Gabe, 130
Nur, 24/54
Hz. Peygamberin Namaz, Zekât gibi hükümleri açıklaması
Ahzap, 33/36
Ahzap, 33/21
Buhari, Tefsir (Fetih), 2
Buhari, Kitabu’l-İlm,57
Buhari, Edep,112
Nesai, Kitabu’t-Teharet, 6
Müslim, Cuma, 13
Kalem, 68/4
Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8