İnsanların görme arızaları yüzünden bu organ üzerinde yaptırdıkları değişik tedavi, gözlük, Optik lens kullanımları, görme engelini nispeten veya tamamen kaldırarak net bir şekilde görmemizi sağlamaktadır. İnsana mahsus bir arıza olarak görülen bu hususun, bizimle beraber yaşayan diğer mahlûklarda, Hayvanlarda görülmemesi ise düşündürücüdür. Bizler görüyoruz derken, neyi gördüğümüz, kendi gördüğümüzle ifade edebiliyor. Ötesini, berisini görmede yine yardımcı malzemeler kullanma ihtiyacı duyuyoruz. Mesela bir büyüteç. Dürbün, Mikroskop, Teleskop gibi cihazlarla, Yakınımızda Mikro varlıkları, Uzağımızda devasa da olsa detaylarını seçemediğimiz, uzaklık sebebiyle varlıklarını göremediğimiz Uzay ‘ı TELESKOP’la izleyerek görerek, yakınımızı, uzağımızı daha iyi görerek bilgileniyoruz.
Görmenin hayatı yaşama, anlama biçimiyle ayrılmaz bir parçası gibi görülürken, İnsan nesli içinde Milyonlarda insanın görme den yoksun bir yaşam içinde olduğu gerçeğidir. Şu anda elinde BEYAZ BASTON ile gördüğümüz nice insanımıza, yollara döşenen özel kabartmalı taşlar ile, bu yaşamına kolaylık getiren, Kitap ve kullandığımız bir çok araç ve gerecin, bu tarzdaki dizaynı ile içtimai hayata dahil eden, gelişmelerin, geçmişe göre, günümüzdeki tekamülüne elbette ki medeniyet diyerek alkışlıyoruz.
İnsan oğlu,var olduğu günden bu yana, daima görürken, görülen maddi varlıklarla birlikte, var olunanların gözle görülemeyen taraflarını da merak etmiştir. Bunu Mikrobik varlıktan, Makro varlığa varlık uzantısında, kendi konumumuzun kimine göre büyüklüğü, kimine göre küçüklüğü karşısında, GÜÇ ve ACZİYET arasında bir varlık olduğumuzu göstermektedir. Tıp lisanında, gözle görülemeyen MİKROP ‘a mağlup olarak hastalanan, hatta ölen insan, Kendini yenen, Hastalık adını taktığı bir varlığı tanıyamadan hayatını kaybederken, tıbbı araştırmalarla hayat düzeneği içindeki harikalıkları adım adım görerek, yaratılış sırrını görmede büyük ilerlemeler sağlamıştır.
Görülen bütün varlıkların, Toprak, Su, Işık ve Hava ana unsurlarının birleşiminden meydana gelme harikalığını, hala anlayamamış, sırrını çözememiş olan İnsan, bu dört ana maddeden ortaya çıkan, kendi varlığı, Bitkiler, hayvanlar, denizlerdeki varlıkların, nasıl bir laboratuarda, nasıl halk edildiğini hala anlayamamaktadır. Bu büyük yaratıcı ilmin içinde, kendi anladığını, anladığı manada yorumlayarak “Bunu ben buldum” diyerek kanunlar vaz eden, kendi ismini koyarak kitaplaştıran insanların, ALİM’i MUTLAK’ı (ALLAH)’ I kabul etmeden, hiçbir ilme sahip olamayacakları hakikatidir. İlmi ile âmil olmak ancak, ALLAH (C.C.) kabul ve ona itaat ederek olmaktadır.
Görme’den gerçeği idrak etmedeki süreç içindeki ilmi, yine insanlara PEYGAMBERLERİ vasıtasıyla öğretmiş olan Yüce ALLAH (C.C.) Yüce kitabımızda bir sineği misal verirken, göklerde akıl almaz hız ve büyüklükte hareket eden, Galaksileri de misal vermektedir. Kendi burnunun dibinde yaşayan bir SİNEĞİ dahi şu anda anlayamamış bir insanın, kendini, çevresini, var olanları tanımadaki cahilliğinin sürükleyeceği alçalışın, ŞEYTANIN desiseleri içindeki ENANİYETLE, ilmi kendine mal etme ve ALLAH’I inkâr ettirme noktasına varacağıdır.