Adamın biri ilk defa gittiği bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
"Buraların yabancısıyım, parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum. Çok yakın olduğunu söylediler" demiş.
Çocuk arabanın penceresini iyice açtıktan sonra: "Ben de buraya ilk defa geliyorum" demiş ve devam etmiş. "Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor sanırım"
Adam çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş. Çocuk; "Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duyuyor musunuz?" diye gülümsemiş. "Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten"
"İyi ama bunların parktan değil de bir tek ağaçtan gelmediği ne malum?" diye sormuş adam. Çocuk, "Tek ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez" diye yanıtlamış. Daha sonra.. "Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyarsınız" diye de eklemiş..
Adam gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu. Çocuk ise, konuşurken bir anda yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini fark ettiğini..
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken "Üç yıl önce kaza geçirmiştim" demiş; "Görmeyi o kadar çok özledim ki.. Sizinkiler sağlam değil mi?"
Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına doğru yönelirken, "Artıkı emin değilim. Emin olduğum tek şey, benden daha iyi gördüğün!"
BİLGİSİZLĞİ SEVENLERE..
Vignny günlüklerinde: "Halk, bilgisizliği sever" demiş. Halkı bilgisiz bırakmak çabasında olanlar da bu sözü sevecektir elbette.
SEVGİ
Kalbine sığmayacak kadar geniş
Dedikodusunu yapamayacağın kadar temiz
Kokusunu alamayacağın kadar uzak
Hayal edemeyeceğin kadar yakın
ÜNLÜLERİN ÜNLÜ LAFLARI!
ASENA: "Elimde olmayaraktan dilim sürtmüş olabilir! Salak olabilirim ama aptal asla...
BURCU ESMERSOY :"Erkekler top görünce hemen dokunmaya ve vurmaya çalışıyor. Topu kıskanıyorum!"
GİZEM ÖZDİLLİ "Şimdiye kadar beraber olduğum erkek arkadaşlarım beni darmadağın etti..."
HÜLYA AVŞAR "Teniste en iyi hareketlerden biri, topu fileyi yalayarak atmaktır. Bende yaptığım işlerde bu atış felsefesini benimsedim."
NİHAT DOĞAN "Atatürk ne demiş: Yurtta sulh barışta sulh."
SERAP EZGÜ "Oğlunuz oğlan mı?" (Ezgü, konuğuna soruyor.)
TUĞBA ALTINTOP "Ben kiralık anne miydim? Çocuklarımı yedi yıl karnımda taşıdım!.." (Eski eşi Rafet El Roman´dan ayrılma sırasında)
YELİZ YEŞİLMEN "Ben böceklerden çok korkuyorum. Onların boynuzları beni çok etkiliyor."
İKİ TİP
İnsan toplulukları içinde, kendini olduğu kadar, etrafını da olumsuz bir tarzda etkileyen iki tip insan vardır.. Bunlardan biri, zamanını boşa harcar.. Diğeriyse sizin zamanınızı boşa harcamanız içöin elinden geleni yapar. Ama asıl tehlikeli olan kendi zamanını harcamasına ilaveten, sizin zamanınızı da boşa harcamanız için her türlü yola başvuran kişidir. Siz siz olun böylelerinden kaçın ve kaçının..
TEMEL
Temel kapıcının oğlunu manava yolladı "Bana 5 kilo greyfurt al.. Ama o büyüklerinden seçme.. Ağır olur taşıyamazsın!"
İTİBAR&KAREKTER
İtibar, yeni bir topluluğa girdiğinde sahip olduğundur.
Karakter, giderken elinde olan
YURDUM İNSANI
27
Bu 27 da neyin nesi dediğinizi duyar gibiyim. 27 benim hayatımda önemli bir rakam çünkü; benim doğum günümün de, evlenme günümün de tarihi 27. Yalnızca ay farkı var. Demem o değil elbet. Büyükşehir Belediyesi Halk Otobüsleri, hafif raylı sistemin kentte taşımacılığa başlamasının ardından sürekli bir arayış içine itildi bildiğiniz gibi. Şimdi onlar da çözüm üretmeye çalışıyorlar kendi durumlarını düzeltebeilmek için. İşte bu nedenle otobüs hatlarında 27 numarayı ihdas etmişler. Peki bu 27 numara nereden kalkıp nereye kadar gidiyor derseniz. En kestirme cevap 2. hat dolmuşlarının izlediği güzergah desek doğru demiş oluruz. Yani Opera (AKM) nın oradan 15 dakikada bir hareket alan 27 nolu otobüs hattı. Belediyeevlerine kadar gidiyor. Aynı şekilde belediyeevlerinden hareket alan 27 numara Cumhuriyet Meydanı'na kadar sizi ulaştırıyor. Bu otobüsleri 2. hat dolmuşlarından ayıran iki şey var. Birincisi Gazi Devlet ve eski Devlet Hastanesi ile Duruşehi'in altından Atasam ve Medicana Hastanelerinden geçiyor olması, ikicisi ve asıl önemlisi de; ücretin 1 Tl olarak tahsil edilmesi. Haydi hayırlı yolculuklar. Bakın Arka Oda böylece bir hizmet daha sunmuş oldu sizlere. (Bize bu bilgileri Osman Olgun beyefendi gönderdi. Kendisine teşekkür ederiz)
HALK NEDİR?
Sosyal yapı bağlamında halk, çalışan kitleleri kapsayan insan topluluğudur. Anadolu'da Cumhuriyetten önce de halk vardı; sonra da oldu. 1923 yılının 29 Ekim günü bıçakla kesilir gibi değişti mi bu halk?..
Aydınlarımızın halka bakış açılarındaki etki ve tepkileri gözden geçirmeleri için çarpıcı örnekleri anımsamakta yarar vardır. Halk, yer ve zaman boyutlarında değişken niteliktedir. Sözgelişi Amerika'da halk köylü değildir; çünkü tarımsal kesimde nüfusun yüzde 3'ü çalışıyor; ama Türkiye'de yüzde 70'e yakın halk, tarımsal üretimde çalışıyor. 14 Mayıs 1950'de, 27 Mayıs 1960'ta, 7 Kasım 1982'de Türkiye'de yaşayan halk hem aynı halktır hem değildir. Tarihin akışı içinde hem birlik, hem de ayrım geçerlidir.
Eğer olayları serinkanlılıkla değerlendirmeyi öğrenirsek, halka yaklaşımda yanılgıya düşmeyiz. Bir toplumda aydınların kimi zaman halka uzak, kimi zaman halka yakın görünmesi aldatıcıdır. Bir nehir denize akarken çeşitli menderesler oluşturabilir; ama her nehrin eninde sonunda denize akması ya da denize akan bir başka nehirle birleşmesi doğaldır. Geçici fotoğraflara saplanıp aldanmak, sürekli gerçeği yadsımak anlamına gelir.
Halk, tarihsel süreçlerde kimi zaman şu partiye oy verebilir, kimi zaman bu partiye; kimi zaman şu kişiye, kimi zaman bu kişiye; kimi zaman şu anayasaya, kimi zaman bu anayasaya... Eğer olayın gerçeğini kavramak istiyorsak, o dönemdeki somut sosyal ve siyasal gerçekleri incelemekle amaca varabiliriz. Halkın oyuna saygı duymak gerekir. Ne var ki bu saygı halka tapınmak anlamına gelmez; çünkü böyle bir yaklaşım yanıltıcıdır.
Tarihi yapan, halk kitleleridir. Ne kadar engellenirse engellensin, halk kitlelerinin belirleyici rolü zaman geçtikçe etkinleşecektir, boyutlanacaktır, derinleşecektir. Halk kitleleri, çoğunlukla kol emeğiyle yaşamını sürdürenlerden oluşur; aydın kesimi ise kafa emeğini simgeler. Aydınla halk kitleleri arasındaki bağdaşma, kafa emeğiyle kol emeği arasındaki bütünleşmeyi sağlar.
(İlhan Selçuk'un 14 Aralık 1982 tarihli yazısı)
GÜZEL SÖZ
'Aşk, büyüktür ama sonsuz değildir.'
Honore de Balzac
PORTRE
Samsun'da yaşayan Sema Danışmaz, 2 kez lenfoma, 1 kez meme kanseri, 2 kez de bağırsak kanserini yenmeyi başardı. Yaşamdan hiçbir zaman kopmadığını belirten Danışmaz, mucizesinin sırrını da açıkladı: "Ne olursa olsun, mücadeleden vazgeçmeyin."Bir an için de olsa kanser hastası olduğunuzu düşünün. Neler hissederdiniz? Korku mu, çöküntü mü, öfke mi, teslimiyet ya da inkar mı? Yoksa umutla yaşama sıkı sıkıya bağlanarak, hastalığı yenebileceğinizi mi? İşte o, yıllardır bunu yapıyor. Samsun'da yaşayan Sema Danışman üstelik bir kere değil tam 5 kez kansere yakalandı ve her defasında yaşama olan bağlılığı ile ölüme çelme atmayı başardı. Çevremizde kansere yakalananların sayısı her gün biraz daha artarken hatta küresel kanser salgını yaşanırken Sema Danışman da bunun nedenini bir cümleyle özetliyor aslında; önce yaşadığımız dünya sonra da bedenimiz kimyasal bir çöplük haline geliyor. Yaşadığı tüm zor günlere rağmen yaşama sıkı sıkıya bağlı Sema Danışmaz. Çünkü diyor 'hayat çok güzel!!!'
Sema Danışmaz,"1965 doğumluyum. Mum imalatı yapıyorum, ticaretle uğraşıyorum. LÖSAM Samsun Şubesi yönetimindeyim. Orada çocuklarımıza yardımcı olmaya çalışıyorum. Çünü bu hastalıkla ilgili o kadar problemler yaşadım ki çok rahat empati yapabiliyorum. Önce işim sonra lösemili çocuklarım sonra ailem ve çevrem geliyor. Zamanımın çoğunu lösemili çocuklara adadım. Onlara ve ailelerine yardımcı olmaya çalışıyorum. Zaman zaman diyorum ki Allah bu hastalığı bana bilerek verdi 'hani derler ya her şerde bir hayır vardır' diye. Diyorum ki insanlara faydalı olayım diye, bu hastalık bana geldi ve ben de elimden geldiği kadar kendimi yardıma adadım." diyor. Kutlamak gerekir gönülden. Öyle değil mi?
ABLASINI VURDU!
Gazetede okuyorum. Vezirköprü İlçesi Devalan Köyü'nde meydana gelen olayda, ilçenin Develan köyünde meydana gelen olayda, 18 yaşındaki İ.Y, evde bulunan tüfekle oynarken 12 yaşındaki kardeşi Şermin Y.'yi göğsünden vurarak ağır şekilde yaraladı. Bu gibi haberlere çok sık rastlandığını hep biliyor ve hatta yaşıyoruz. Silah, gündelik yaşamdaki pratik ve işlevsel bir tüketim ürünü değildir; gerçek bir cinayet aracıdır. Kan döker, insan yaşamına mal olur, çift taraflı mağduriyetler yaratır. Ölen mezara, öldüren ise hapse gider. Ateş ise düştüğü yeri yakar! Ateşli silahın ve bireysel silahlanmanın açtığı bu geri dönüşü imkansız yolların bir an önce kapatılması yaşamsal öneme sahiptir. Bu işlerin önüne geçmek gerekir. Herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
NOSTALJİ
Günün fotoğrafı
Öğrenci kayıt çilesinde
Tansu Tekin'in Objektifi