''BBC muhabiri İngiliz kadın Suudi Arabistan'nın Cidde şehrinde çekim yaparken ilk defa duyduğu ezan karşısında gözyaşlarına hakim olamadı'' bizi gururlandıran haberin başlığı bu.
Duygu yüklü bir manşetti, gururlandık, ezanın ,İslamiyetin büyüklüğünün bir kez daha tescil edilmesinin mutluluğunu yaşadık. Normal bir kadın değil ağlayan büyük bir televizyon kanalının muhabiri, kanal ise hiç normal değil, Gezi olaylarında canlı yayınlarla dünyaya duyurarak ülkemizde bir bölünmeyi hayal eden veya o yolda efor harcayan kanal.
Kadın muhabir 40 lı yaşlarda, İslam aleminde beş vakit okunan ezanı duymamış. Oysa biz daha 7 yaşında karşılaştığımız televizyon sayesinde neler öğrenmiştik.
Hac , istavroz, kilise, rahip, çan sesi,Amerika bayrağı, Amerikan askerinin cesareti, kahramanlıkları ve devasa teknolojilerini öğrenmiştik. Kötüyü temsil eden Kızılderilileri, iyiliğin sembolü kovboyları, işlenen suçun mutlaka aydınlatılmasını sağlayan polis ve çalışma sistemini, kısaca devasa bir Amerika oluşmuştu çocukken kafamızda.
Aynı dönem kendi din adamlarımızın vatanını nasıl sattığını öğrenmeye başlamıştık. Amerikan filmlerinde izlediğimiz rahiplerin nurani yüzlerine karşılık, kendi din adamlarımızın kara sakallı, kara cübbeli, karanlık çağları anlatan tipler olduğunu görmüştük filmlerimizde.
Bir taraftan Amerika, kültür emperyalizmi ile ruhumuzu donatırken, diğer taraftan aydınlanma dönemi yaşıyorduk. Bizi boğan kendi kültürümüzden gün geçtikce uzaklaşmaya başlamıştık. Medenileşiyor, kendi kültürümüzün önümüze nasıl bir duvar olarak çıktığını öğreniyorduk.
BBC muhabiri bizde okunan ezanı bilmek zorunda değil tabi ki, okunan ezandan dolayıda duygusallaşıp bunu gizleyememiş olabilir mutlaka. Ama bu olayı dinimizi ön plana çıkarmak için kullanmak oldukca mantıktan uzak bir yaklaşımdır.
Peki ona ve diğer ülkelere İslamiyeti kim hissettirecektir, tabi ki ülkemiz için Diyanet İşleri. Amerika nasıl kilisenin varlığını, pazar günleri ayin yapıldığını bir şekilde kafamıza sokmuş ise bizde İslamiyeti doğru ve güzel bir anlatım ile en azından terörizm ile anılmasının önüne geçebiliriz.
İslam toplumu dışında varlığı ile yokluğu belli olmayan, laiklik vurgusunun ardında sıkışıp kalan ,kabuğunu kıramamış, kontrolü dışında ,onlarca, her şeyin en doğrusunu bilen din adamlarının para için ekranlarda uçuk fikirleri ile zihinleri bulandırmasının önüne geçememiş , bir oluşumdan çok şey beklememizde hayalden öteye gidemezdi zaten.
Bu güne kadar kendi ülkesinde sadece gençliğe bakıldığında olayın boyutunu görmek yeterli oluyordur mutlaka.Tabi ki bundan ülkenin din politikalarınında önemi büyüktür.
Çünkü hiç bir seçim propagandasında dejenere olmaya yüz tutmuş gençlik için şunları yapacağız diye bir slogan duymamışsınızdır. O seçim çalışmalarında nereden oy gelecekse o konu üzerinde duruldu. Kimse gelecekteki gençliğin nereye gittiğini görmek istemiyordu.
Sokaklara bakın, kendini şekilden şekile sokmuş, toplumdan uzaklaşmak için ne gerekliyse yapan, vatan ,millet bilincinden uzak, kendi atasını tanımayıp, Amerikanın pop yıldızlarının künyesini okuyan bir gençlik durmaktadır.
Sokaklarda erkek gibi küfreden kız çocuklarına hiç bir şey veremeyen ,bozulan ahlak yapısının önüne geçemeyen bir kurumdan beklentiler kısıtlı oluncada kaş yaparken göz çıkartan dini çıkarları için kullanan örgüt veya cemaatlerin arttığı toplumlarda konrolsüzlüğün önüne geçmekte mümkün olmamaktadır.
Dünya üzerinde gün geçtikçe prestij kaybeden ve bu gidişe dur diyemeyen toplulukların ezan sesinden dolayı göz yaşı döken kadının varlığıyla mutlu olmaları gayet normaldir.