Suriye’de iki bayan öğretmenin rejim hakkında ki konuşması telefon dinlenmesine takılır. İstihbaratın sorguya aldığı öğretmenlere işkence görür. Öğretmenlerin görev yaptığı Dera kentindeki okulda 15 Mart 2011’de iki öğrenci duvarlara “Halk rejimin yıkılmasını istiyor” diye yazdıktan sonra tutuklanır. Bu tutuklama hükümet karşıtı gösterilerin fitilini ateşler. 40 yıldır iktidarda olan rejime karşı ,barışçıl gösterilerle başlayan olaylar, ülke çapına yayılarak kısa sürede iç savaşa dönüşür.
Hazırda bekletilen ne kadar grup varsa ordudan ayrılan muhaliflere birlikte harekete geçmiş , zamanla bu birliktelik ,çıkar ve güçlere göre değişik gruplarla sadece kan akıtma üzerine kurgulanmış birer ölüm makinesi haline gelmiş ve yaşlı, çocuk ,kadın ,erkek demeden katliamlara başlamıştı.
Rejim kendi halkına ölüm yağdırırken olaylar İŞİD adı altında toplanan katil sürüsü emperyalist güçlerce dahil edilmiş ve tekin olmayan, ölüm kokan yerleşim yerlerinden halk komşu ülkelere sığınmak üzere harekete geçmişti.
Olayın kıvılcımı daha demokratik bir ortamda yasama isteği, doğal olarak bunu dile getirenler vatanseverlikleri ön planda idi. Düşünmedikleri bir şey vardı. Onların bu düşüncelerini kullanabilecek onların önünü olumsuz açarak ortamı karıştıracak kişilerin pusuda beklemesiydi.
Venezüella sokaklarında yıllarca ambargo altında ezilen halk kutuplaştırılmaya başlanır. Daha iyi şartlarla daha iyi bir gelecek parolası yola çıkan halk, perdenin arkasında oynan oyunu görmez ve elektrik direklerinden asılı olan bayraklarını indirerek yerine Amerika bayrağı çekmeye başlar. Muhalefet ayağa kalkar ve daha iyi bir ortam daha iyi bir yaşam için kolları sıvar.
Onlarda bayrağı indirirken vatansever diler. Onlarda sokaklarda gösteri yaparken vatanseverler di. Onlar bu vatan sevdası ile yanıp tutuşurken, artık gözleri gerçeği görmemekte ,gelişmeleri değerlendirememekte idi.
Göremedikleri gerçek, biz petrol üzerinde yaşıyoruz neden bize dönmüyor, Amerika, Avrupa çok açıktan iktidar ve petrol konusunda fikir beyan ediyor onları neden ülkem ilgilendiriyor.
Suriye iç savaşı halkın bir kalkışması değil, emperyalizmin planlarının devreye girmesidir. Her ne kadar ilk kıvılcım halk görünse de o perdenin önüdür ,perdenin arkası hep karanlık kalmıştır. O perde arkası taş atmak isteyenin önüne atacağı taşı bırakır, sahneyi hazırlar, figüranları devreye sokar, dram yazar sonra kendi halkını kendi ülkesine düşman eder.
Suriye halkının herhangi bir seçeneği yoktur, onlar ya topraklarında ölecekler, yada terk edecekler.
Bir bölümü o topraklarda toprak olurken, bir bölümüde komşularına sığındı. Çerkezlere, Çeçenlere, Ahıskalılara, Tatarlara , Afganlara, Bulgarlara, Boşnaklara kucak açtığımız gibi onlara da kucak açtık insanlık adına. Suriye sınırına dayanmış çaresiz halktan sadece Türkmenleri seçse idik .El Bab' da, Afrin’de hangi ad ile operasyonlar yapabilecektik.
Ezilen toplumun sesi olmak, onları korumak bizim büyük devlet olma nedenlerimizden bir tanesidir.
Emperyalistler şuursuzca saldırırken, bölge üzerinde operasyonlar yaparken, yarın bizimde kapımızı çalacaklarını unutmamalıyız.
Suriye ve Venezüella birer örnektir bizim için, bizler ne Afganistan'dan, ne Irak'tan nede Libya'dan ders almadık. Afrika’nın ezilen, sömürülen topluluklarından da ders almadık. Biz yakın tarihimizden de ders alamadık.
Bize dayatılan , bize gösterilen algı ile kendi ülke yöneticilerimiz düşman ettirildik . Kendi tarihimizi kötülettirildik. Bizler farkında olmadan bizi ayakta tutan değerlere saldırdık ve sürekli bir neden aradık da, gelişmeler karşısında “Neden” diyemedik.
Ekonomi dedik, Dolar dedik, patates, soğan dedik. İki ağaç için sokakları yaktık da, ne yapıyoruz deme gereği hissetmedik .
Dönüşü imkansız bir yola girdik, şu anda yürüdüğümüz yoldan dönmemiz teslimiyet olacaktır. Dört beş neslin kaderini olumsuz çizmek olacaktır. Ders alamadığımız sonları yaşamak olacaktır.