Değerli okuyucular, 30’yıla yaklaşan mesleki deneyim ve kamu’da çalışma tecrübesiyle, “kamuda verimlilik-sorumluluk ilişkisi ” ile ilgili görüş ve önerilerimi sizlere aktarmak istiyorum.
Her devlet vatandaşına sunacağı temel kamu hizmetlerini finanse etmek için vergi toplama yoluna gider. Vergi devlet hazinesinin en büyük kaynağıdır. Elbette vergi dışında başka gelir kaynakları mevcuttur. Para cezaları, harçlar, fonlar, özelleştirme gelirleri, kira gelirleri, kamu iktisadi kurum ve kuruluşlarının kazançları vs., bunların içinde vergi en büyük paya sahiptir.
İster dolaylı, ister doğrudan alınsın vergiyi ödeyen en büyük kesim ticari işletmelerdir. Faaliyet dönemi sonunda eğer kar elde etmişlerse, bu karın belli bir kısmını hazine hesaplarına aktarırlar. Zarar ettikleri takdirde vergi sorumluluğu da düşer.
Hazine ve Maliye Bakanlığı bir yıl öncesinden tahmini olarak toplanacak vergiyi hesaplar. Bu hesaplamada önceki yılların bilançoları, vergi beyannameleri dikkate alınır.
Makro ekonomideki yıllık büyüme rakamları, işsizlik oranı, gayri safi milli gelir rakamlarındaki değişiklikler hesaba katılır.
Ekonomideki daralma/küçülme doğrudan vergi gelirlerinin de düşmesine yol açar. Yani vergi mükellefi işletmeler verimli, karlı bir dönem geçirmemişlerse, bu vergi de ödeyemeyecekleri anlamına gelir. Bütçe açıklarının birinci sebebi budur…
İşletmelerin kendi planlamalarından kaynaklanmayan zarar sebeplerinden bazıları şöyle sıralanabilir;
1. Döviz kurundaki dalgalanmalar,
2. Faiz oranlarındaki artış,
3. İşgücü maliyetlerindeki artış,
4. Maliyet enflasyonu,
5. Tüketici davranışlarındaki olumsuzluklar, pazarın küçülmesi,
6. İhracat/ithalat arasındaki olumsuz fark (cari açık) vs.
Elbette devletin ilgili kurum ve kuruluşları bu sorunları çözmeye çalışacaktır. Bir takım tedbirler alacaktır. Ancak, devlet bir taraftan da düşen vergi gelirleri karşısında, bir yıl önceden hazırlamış olduğu bütçeyi yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır.
Vergi beyan yoluyla toplandığı için, tabidir ki, yanlış beyan vererek kazancını doğru bildirmeyen işletmeler de yangına körükle gitmiş olur.
Neticede devlet, 100 TL. vergi geliri toplamayı planlamış, ancak kasasına 60 TL. para girmiştir. Şimdi bu açığı (bütçe açığı) kapatmaya çalışmak zorundadır.
Yapılacak iki temel işlem vardır:
1. Borçlanarak açığı kapatmak,
2. Kamu harcamalarının bir kısmından vazgeçmek, (Çoğunlukla yatırım harcamaları),
3. Vergi toplama sürecinde denetimi artırmak,
Planlandığı halde tamamlanamayan kamu hizmetleri sebebiyle, eğitimden sağlığa, tarımdan sanayiye, sosyal yardımlaşmadan, sosyal güvenliğe ve asayiş-savunma faaliyetlerine kadar bir çok alanda sorunlar ortaya çıkar. Vatandaş ile devlet karşı karşıya gelir…
Peki bu kayıp niye oluşur? Sayıştay raporlarının özetlerine bakıldığında bu kayıpların önemli sebepleri şöyle
1. Yetkililerin, görevin gerektirdiği liyakattan yoksun olması,
2. Bazı yetkililerinin kamu çıkarlarını yeterince gözetememesi,
3. Harcama sürecinde uyulacak mevzuatlardaki boşluklar,
4. Genel ve Yerel bir takım siyasetçilerin bütçe planlama dışı müdahaleleri…
Bu maddeleri elbette daha da uzatmak mümkün. Gerek verginin toplanma aşamasında meydana gelen açık, gerekse toplanan verginin harcanması aşamasında oluşan ikinci açığın kapatılabilmesi için öncelikle yapılması gereken önemli bir işlem vardır; “Kamu adına yetki kullananlara, aynı oranda sorumluluk vermek, denetim ve şeffaflık sağlamak.”
Bugün maalesef kamu organizasyon yapısına bakıldığında üst yönetimine doğru çıktıkça yetkinin olabildiğince arttığı, ama sorumluluğun tam tersine üst yöneticilerde azaldığı bir durum söz konusudur.
Kamu çalışanlarının ise kamu adına harcamada bütün sorumluluğu taşıdıkları görülür.
Bu yapının bir an önce düzeltilmesi, “uluslararası standartta” kamuda yetki=sorumluluk prensibinin uygulanması, sadakatin yanında, “ehliyet ve liyakat” ilkelerine de bakılması gerekmektedir.
Aksi durumda, halen yaşadığımız kısır döngü devam edecektir.