Gazeteyi kurarken kayıkçı başı ile birlikte isim bulma yarışına girdik. Birçok isimden sonra, Alternatif ve Denge isimleri arasında yazı tura atarak Denge ismini bulduk. Ancak daha sonra slogan olarak "Güçlüden yana değil, Haklıdan yana Denge "olarak logo yapmak istedim. Ancak "Bu slogan çok uzun olmaz" dediler. Biz de 'Olur' deyip Haberde Denge olarak isimlendirdik. Aradan geçen bir buçuk yılın ardından geriye dönüp baktığımda gerçekten haberciliği haklıdan yana taraf olmak kaydı ile yaptığımızı, bu konuda en ufak bir taviz vermediğimizi gözlemledim. Bu yaptığımızı sevgili okurlarımızın mükafatlandırıp, şehrimizde yayın yapan yerel gazeteler bazında okunma oranında lider konumuna, satış noktasında ise ikinciliğe taşıdığından onlara teşekkür, Yüce yaratana Hamd ederek yazıma başlamak istiyorum.
Geçenlerde bir İlçemizde bir fabrikanın kurşunlanma olayı olmuştu. Olayın meydana geldiği gece muhabir arkadaşlar arayarak haber yapıp yapmama konusunda görüşlerimi aldılar. Gerekirse birinci sayfadan girelim dediler. Bekleyip, görelim, haber yapmayalım. Bu konuda kim ne yazacak, perde arkası nedir, öğrenelim. Ondan sonra gereğini yaparız dedim. Gazetecilik mesleğine yeni girmiş olsak da her habere sazan gibi dalmıyoruz. Habercilik topluma taze haber sunmak olabilir. Ancak haberi yazarken, arka planında olup biteni de yazmak gerekir. Olayı ertesi gün hiçbir gazete vermedi. Aradan bir iki gün geçtikten sonra boy boy ilanlar verilip, geçmiş olsun dilekleri iletildi. Ardından ise bazı gazeteler olayı ajite ederek merhum Hasbi Menteşoğlu' nun varlıktan yokluğa düşen çocuklarının da bu olayın içerisinde olduğunu yazdılar.
Bu olayı kafama takıp, bindim arabaya. Soluğu Çarşamba'da aldım(Her ne kadar Irmak sırtından geçiş vizem yoksa da ettim bir delilik gittim). Tanıdık eş, dost ziyaretlerinden sonra konuyla ilgili bir araştırma yaptım ve karşıma farklı iddialar, geçmişte yaşanmış farklı olaylar çıktı. Duyunca şaşırmadım. Çünkü burası Türkiye. Bu tür olayların olması veya olma ihtimali yüksektir. Bu ülkede insanlar durup dururken anında zengin olmuyor. Kısa sürede zengin olmak değil ülkemizde Dünyanın hiçbir yerinde mümkün değildir. Bir insan kısa sürede zengin olmuşsa onda mutlaka bir bit yeniği vardır. Aksi halde hormonlu zenginlik için üretilmiş bir ilaç henüz üretilmiş değil. Olursa ilk önce benim içeceğimden şüpheniz olmasın. Bir insan inşaatlarda Beton dökerken, kalkıp üç beş yıl sonra şehrin en zengin iş adamlarından birisi olabilmişse veya daha düne kadar mütevazi bir avukat iken kısa sürede ciddi paralar kazanmışsa bunun irdelemesi halinde neyin ne olduğu ortaya çıkacaktır. Bu şehirde 40 yıllık müteahhitler var adamlar işlerini de adam gibi yapıyorlar. Adamların mütevazi bir hayatı var. Daha düne kadar o insanlara taşeronluk yapanlar hanlar, saraylar, oteller yapmışsa burada bir aksilik olmalı.
Gelelim asıl konumuza Hasbi Menteşoğlu, zamanında Karadeniz Bölgesi'nin en büyük iş adamlarından birisi olup; üç beş bin kişiye iş imkanı sağlayan, sevecen, babacan, cömert kişiliği ile tanınan bir iş adamı idi. Bu insan sadece Samsunspor kulübüne Başkanlık yapmamış; yanına giden herkese elinden gelen yardımı yapmıştır. Bir dost anlattı.Çarşamba İmam Hatip Lisesi yapılırken yanına giden heyete sormuş," kaç katlı bina yapıyorsunuz? Dört katlı ağam demişler. O da iki katını yapın, bitirin, faturasını bana getirin" demiş ve parayı da ödemiş. Öyle sonradan görmeler gibi insanlara üç kuruş yardım edip, beş kuruşluk hakaret etmiyormuş veya olayı basın yayına vermiyormuş. Ancak her insanın etrafında olduğu gibi onun da etrafında bulunan bir takım yanlış adamların yönlendirmesi sonucu hayali ihracat gibi yanlış bir işe giren Hasbi ağa olayın patlak vermesi ile zor durumda kalınca, elinde bulunan Kariş Nişasta Fabrikası'nı önce kiraya veriyor; Sonra maliyenin ve hazinenin peşine düşmesi sonucu elindeki mülkleri kaçırmak amacı ile bu fabrikayı kiraladığı şahsın üzerine veriyor. Aradan hayli zaman geçip, Hasbi ağa vefat edince; varislerden Hasbi ağanın bir oğlu ile diğer kardeşlerinin oluşturduğu bir şirket aracılığı ile bu mallardan bir kısmı geriye alınıyor. Ancak diğer iki kardeş dışarıda tutuluyor. Bunun üzerine bu iki kardeş haklarını istiyor. İstedikleri iddia edilen beş milyon dolar da bu olmalı. Sonuç alamayınca da malum olay oluyor. Sizin anlayacağınız adamlar haklarını ararken gayri yasal bir yola başvuruyorlar. Olay bundan ibaret.
Şayet Hasbi ağa sağ olup da ekonomisi düzgün olmuş olsa idi; hiçbir kuruluş o verdiği boy boy ilanları verip, olayı kınar mıydı? Yoksa "Ağamıza yapılan yanlışlığı kınıyoruz" şeklinde bir ilan mı verirlerdi? Gazeteler olayı bu şekilde ajite eder miydi? Bu mu dürüstlük? Bu mu doğru habercilik? Bu mu insanlık? Hepimize yazıklar olsun. Allah gördüğümüzden geriye koymasın. Kulların değil, kendisinin dostluğuna nail eylesin. Mutlu Pazarlar.
Güçlüden yana olmak bu olmalı!
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.