GÜL BAHÇESİ

Yaşar Koca

GÜL BAHÇESİ
                                                      
  Bu güzel Ramazan gününde, güzel şeylerden bahsetmek istiyor insan. Toplumumuzda o kadar çirkinlikler var ki ben yazarken utanıyorum yazmak istemiyorum. Güzellikler arıyorum. Cımbızla çekip çıkarıp paylaşmak istiyorum okurlarımla. Bilmem bu defa başarabilecekmiyim?
       Hepimizin çok iyi bildiği gibi yaratan hiçbir şeyi boşuna yaratmamıştır. Yarattığı her şeyde bizim bilmediğimiz birçok hikmetler vardır. Bugün ben yaradanın çiçeklerinden bahsetmek istiyorum. Çiçekler değişik türde binlercesi vardır. Adını bile bilmediğimiz niceleri var. Ben bu çiçekleri dünyadaki insanlarla benzetirim. Bazı çiçekler vardır. Lale gibi tevazu sahibi boynu eğik, bazıları vardır gelincik gibi alımlı kendini beğenmiş, bazıları varki kibar mı kibar yanına varılmaz kadife gibi mesela... Sizlerde buna benzer çiçekleri birçok insanlara benzetebilirsiniz. Bu benzetmeler benim şahsi benzetmemdir.
       Ayrıca birde çok özel bir çiçek vardır ki, ben bugün ondan bahsetmek istiyorum.Aslında her çiçek için ayrı bir makale yazabilirim ama bugünü o çok özel çiçeğe ayırdım: GÜL... Evet Gül.. Benim için çok çok özel bir çiçektir. Çiçekten ötedir. Arkadaştır o. Sırdaştır. Dosttur. Aslında biraz zor çiçektir Gül... Bazen dikenleri elinize batsada acıtmaz.Sanki özür diler gibidir. Elinizi acıttığı için üzüldüğünü hissedersiniz. Dedim ya her çiçek bir insana benzer. Mevla yaratırken insanlara benzetmiş diye. Bende işte böyle Gül'e çok benzeyen çok özel dostlar tanıyorum. Aslında bir kişi bile olsa birkaç dosta bedel dostlar tanıyorum.Çok uzaklarda bile olsa sanki hemen yanıbaşınızda imiş gibidir. Yüzünü görmeseniz bile sesini duymasanız bile hissedersiniz. Her an sizinledir. Beyninizin içindedir.Bazen hırçındır,bazen korkak. Bazen cesurdur, bazen ürkek. Bazen sorumluluk sahibi, bazen dünyaları yakmak istiyor sanki. Ama karıncayı incitmikten korkar o. Ama delikanlıdır. Yiğittir. Ama bazende konuşturmak için on tane dilekçe vermek gerekir en yüksek makama.
      Onun hakkında o kadar çok şey yazılabilirki,  bir kitap bile yazılsa az dır. Nede olsa Gül'dür o. Gül bahçesinde büyümüştür. Hemde kırmızı güldür. Goncaları açılmış ama ne yazıkki kokusunun kıymeti bilinmeyen bir gül...
       Gül çiçeklerin kraliçesidir.Diğer bütün çiçekler gülün hizmetçileridir. Daha doğrusu güle hizmetçi olmak için yarış ederler. Gül hakkında aşıklar çok şiirler yazar;Bu yazım keşke makale olmasaydı da çok daha uzun yazsaydım. Biliyorum siz değerli okuyucularımında gülle ilgili çok güzel hatıraları vardır mutlaka.Ancak gül ağacındaki neden diken olduğunu bilmem okuyucularımın ne kadarı biliyor. Malüm Yılanlar gülün açmış güllerini yemeği çok severlermiş. Onun için için ağacına tırmanmak isterlermiş. Rivayet bu ya işte bu yüzden gülün çiçeklerini yılanlardan korumak için mevla ağacını dikenli yapmış. Bunu neden anlattım. İsmi Gül olan yahut İsminde Gül geçen kişiler genellikle hırçın ve biraz kırıcı olabiliyor. Nedeni gayet basit. Zamanımızda  o kadar yılan kılıklı insanlar varki bu nadide güllere her zaman zarar verme ihtimalleri olabiliyor. Bu sebeple bu Gül'ler ne bileyim GÜLŞEN'ler yahut Ayşegül'ler vs. kendilerini korumak için tedbirli olmak zorunda hissediyorlardır.
       Bir Gül bahçesi düşünün: Bu gül bahçesinin bir bahçıvanı vardır elbette. Ama devamlı gül bahçesinin içinde duran bahçıvan gül bahçesinin güllerin kokusunun farkında bile değildir. Ama o gül her zaman o güzel kokusunu saklıyordur. Kabahat elbette Gülde değildir. O kokunun farkında olmayan bahçıvanda değilmidir?Bir gün elbette gülün kokusunun kıymetini bilecek biri çıkacaktır.
        Son olarak güzel güllere selam gönderelim.
         Gül gibi Gül bahçesi gibi dünyamız olması dileğiyle hoşçkalın.        

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.