Ramazan, Müslümanlar için kurtuluş, rahmet ve bereket zamanıdır. Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez, O kendisine yönelen el ve gönülleri geriye boş çevirmez. Ramazanda açılan eller ve yönelen gönüller çok daha avantajlıdır. Zira ramazan; ilahi hediye ve ikramiyelerle doludur. Ramazan; rahmet, lütuf ve ihsan ayıdır.
Beşer olan insan; ömrünün bir döneminde, bazıları her döneminde hata, kusur ve günah işlemiş olabilirler. Günahsızlık, Peygamberi bir sıfattır. Melekler zaten günahsız, zikir üzere yaratılan ve yaşatılan varlıklardır. Sadece insan ve cinler iradeli ve beşeri olarak yaratılmıştır. Bu durumda her beşerin günah işlemesi söz konusudur.
İlk Peygamber olan Hz. Adem'in insanlık sürecinin başlangıcında, ilk günah işleyen insan olduğunu biliyoruz. Peygamber olmadan önce işlediği günah; beşerin günah işleyebileceğini, Peygamberler ve kitaplar olmadan insanların günühkâr olacaklarını göstermektedir.
İnsan günah işlediği halde, Hz. Adem gibi tövbe ederek, yani işlediği günahtan pişmanlık duyarak, orjinal haline dönme fırsatına sahiptir. Ya da günahında ısrar ederek şeytani bir tavrı da tercih edebilir. Bu da iradeli yaratılmış olan insanın özgür tercihleri arasındadır. Ya günahından tövbe ederek adam/adem olacak, ya da günahında ısrar ederek iblis/şeytan olacaktır.
Bu kural; ilk insandan son insana kadar geçerlidir. Şirk ve kul hakkı hariç diğer günahların affedildiği inanılır. Kul hakkı da izalesi, telafisi gerçekleştiğinde o da af kapsamındadır. Allah kullarına öylesi fırsatlar sunmuştur ki, şirk koşanlar ve inkar edenler hariç, kullarının kendi huzuruna günahsız gelmelerini murat etmiştir.
Hz. Musa döneminde yaşandığı rivayet edilen bir olay konumuza ışık tutmak için yetecek netliktedir. "Allahü Teâlâ, Peygamberi Musa Aleyhisselâma hitap edip;
"Ey Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımızdan biri vefât etti. Git onun işini gör. Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür" buyurdu.
Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti. Oradakilere: Bu gece, burada, Allahü Teâlâ'nın dostlarından biri vefât etti mi ? diye sorunca:
Ey Allahın Peygamberi! Allahü Teâlâ'nın dostlarından hiç kimse vefât etmedi. Ama, filân evde zamanını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü. Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler.
Musa aleyhisselâm: Ben onu arıyorum, buyurdu. Gösterdiler. Hazret-i Musa, o eve girdi. Rahmet meleklerini gördü. Ayakta durup, ellerinde rahmet tabakları olup, Allahü Teâlâ'nın Rahmet ve Lütfunu saçıyorlardı. Hazret-i Musa, yalvararak münacaat etti:
Ey Rabbim! sen buyurdun ki, o ''Benim Dostumdur.'' İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar. Hikmeti nedir?
Allahü Teâlâ: "Ey Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur. Ama, günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok. Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlandı ve tövbe etti. Bizim huzurumuza sığındı. Ben ki, Allah'ım! Onun sözünü ve tövbesini kabul ettim. Ona rahmet ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın!" buyurdu."
Günahlardan pişmanlık duymak kişiyi hiç günah işlememiş duruma getirmektedir. İnsanın orjini günahsızdır. Rehberi olan Peygamberler de günahsızdır. Asl olan da insanın günahsız yaşamasıdır. Ama, beşer olan insanın günah işlemesi de bir vakıadır. Öyleyse, günah işlememek hedef olmalı ama işlemişse mutlaka pişmanlık duyulmalıdır. İlahi huzura günahsız gitmenin gerekleri yerine getirilmelidir. Bunun için her zaman ve mekân uygundur ancak ramazan en avantajlı zaman Kâbe de en avantajlı mekandır.