Aslında Çukurova Senfoni Orkestrasının birkaç üyesinin Adana"daki işçi çadırlarında verdiği konsere dair yazacaktım ama gündem öyle baskın geldi ki
Olayları ve sonuçlarını çok iyi takip etmek gerekiyor. Dağlıca"da onlarca genç ölüyor. Peki sonuç? Sorun çözülüyor mu? Hayır, daha da derinleştirecek bir şey oluyor: Sınır ötesi operasyona izin. Aktütün"den sonra ne oldu? Tezkerenin süresi uzadı. Sınır ötesi operasyon, adı konmamış bir OHAL"den bahsediyoruz burada. Bütün bunlar toprak bütünlüğünü korumak için mi? Refahın sağlanması için mi? Yoksa daha fazla silah satın alınması, güvenliğe daha fazla pay ayrılması için mi?
Sahi, iki baskında da destek neden geç geldi?
Sınırın ötesine defalarca geçildi. Bir sürü genç insan öldü, kanlar gözyaşı oldu. İstihdam sağlandı mı? Eğitim, sağlık, barınma imkânları sağlandı mı? Bölgede bir demokratikleşme söz konusu mu? Hayır. 1 Mart tezkeresi 100 bin kişiyle engellendi alanlarda. Fakat bugün sınır ötesi operasyona hayır demek, linç edilmeye aday olmak demek. İşte bu olayın asıl sonucu budur. Şehit cenazelerini kendi propagandalarına dönüştüren siyasi partiler, annelerin gözyaşı üzerinden siyaset yapan şahinler ekranlarda geziniyorlar.
Şimdi, TÜSİAD bir vatanseverlik göstergesi olarak terörü kınıyor! Bu ülkenin öz kaynaklarının satılmasında, daha da doğrusu yabancılara peşkeş çekilmesinde bayrağı en önde taşıyan kimdi? Böyle bir yurt sevgisi olamaz. Yurdun yeraltı madenlerinin getirdiği parayı cebe indirmeyi sevmekle, bu yolda hiçbir çevresel talandan çekinmemekle, yaşadığın yeri sahiplenmek apayrı duygulardır. Birisi; bireyci-faydacıdır, ötekisi; toplumcu-faydacıdır.
İnsanlar bayrak asıyorlar evlerine, işyerlerine. Artık, çok garip bir ""anında tepki"" biçimi oldu bu bayrak asma. Bazen, asılan bayrağın ne anlama geldiği çok anlaşılabilir olmuyor. Dağlıca"daki saldırıdan sonra da bayrak asılıyor, Akp"nin gericiliğine karşı da, bayramda da, milli maçtan sonra da Fakat kimse misal, tersanelerde kum torbası niyetine kullanılıp ölen işçilerin patronlarına tepki için bayraklarla donatmıyor hiçbir yeri, yığınlarca sokağa dökülmüyor. O zaman bu fiiliyatta ciddi bir niyet değil de, bilinç eksikliği vardır. Yine de bayrak asma, halkın gözünde toprağını, yaşadığı yeri sahiplenme eylemi olarak durabilir karşımızda. Fakat bu hassasiyet, kışkırtıcılar tarafından bir etnik kavgaya dönüştürülmeye çalışılıyor. İşte, geçen günlerde Balıkesir"de Kürt vatandaşlara karşı yapılan kışkırtma. Yine, geçen Nisan ayında Akdeniz Üniversitesi"ndeki silahlı saldırı
Bütün bunlar, hayatımızın her anında karşılaştığımız sorunların aslında hep bu etnik kavgayla ilintili olduğu yanılgısını yaratıyor bizde, onun için GSMH ( Gayri Safi Milli Hasılat)"den güvenliğe %40"a yakın pay ayrılırken, eğitime ve sağlığa %3"er pay ayrılması, halkın gözünde meşrulaşıyor. Hatta ekonomik sıkıntıların bile aslında bunun yüzünden başımıza geldiği söyleniyor. Düpedüz yalan konuşuluyor ekranlarda. Ehliyetinin nereden alındığı bilinmeyen terör uzmanları kafaları bulandırmaktan başka hiçbir işe yaramıyor.
Kimse çıkıp şunu söylemiyor: Dünyanın en büyük teröristi ABD"dir. Afrika"da açlığı yaratan, dünyanın her yerinde sömürü sisteminin küresel uygulayıcılığını ve bekçiliğini yapan, devletlerin kendi içindeki etnik kavgaları örgütleyen ve körükleyen, demokrasi kisvesi altında işgal ettiği yerlerde halklara kan, zulüm ve talan armağan eden, zenginliklerini ele geçiren kimdir? Terör, asıl olarak bu değil midir? İnsanlık tarihinde bugüne dek hiç rastlanmamış kadar zalimce ve sistematik... Peki, ülkenin bütünlüğüne ilişkin hassasiyet taşıdıklarını iddia edenler, bizi kendine esir eden ABD"nin karşıtı organizasyonlarda neden yer almıyorlar? Danışıklı dövüş diye buna derler herhalde.