Eğer bir takımın gol atacak topçusu yoksa, klişeleşmiş bir laf vardır; '' Yenemiyorsan, yenilme ''. Bu maçta da Samsun spor bunu yaptı. Sahanın bir yanında 7 hafta da 2 gol atmış bir takım, diğer tarafta da 7 maçın her maçında gol atarak toplam 12 gole ulaşan bir takım.Samsun spor, önceki haftalara nazaran bu karşılaşmada, fizik gücü yüklenmiş, mücadele eden, kendine güvenen ve en önemlisi sahada ne yaptığını bilen bir takım görümündeydi. Ama dedim ya, gol atacak adamın olmayınca, saha içinde nasıl çabalarsan çabala son vuruşu yapacak golcün yoksa üç puan alman imkansız.
Geçen haftalarda,defansın solunda oynayan Ramazan ÖZCAN'ın sakatlanmasından sonra bu hafta da defansın sağında mücadele eden Canberk'in sakatlanıp oyundan çıkması da ayrı bir şansızlıktı. Sayın Osman hocamın maçın ikinci yarısında Zola'yı oyundan alarak sistem ve oyun anlayışını değiştirmesi yanlıştı. Oysaki, defansın önünde oynayan Zola ile Ortanın ortasında oynayan Hasan'ın yerlerinin değiştirilmesi yeterliydi sanırım. Ortanın ortasında oynayan bir Zola'nın 4. ncü bölgeye aktaracağı ara ve ayağa pasların daha çok etkili olabileceğini sanıyorum. Sahanın en yaşlı konumundaki Mehmet ÇAKIR'ın tecrübesini konuşturacağı haftaları hakikaten dört gözle bekliyorum.
Bence ligin en iyi sistem takımlarından biri olan Altınordu hakikaten kendilerine has bir takım prensip ve kurarlarıda uygulayan bir takım. Mesela alt yapıdan gelen genç topçuların saha içinde renkli krampon giymeleri kesinlikle yasakmış. Ayrıca bu takımda 55 forma numarasıyla mücadele eden Yusuf ABDİOĞLU, 2002--2007 yıllarında Samsun Telekomspor dan yetişmiş ve çok uğraşmasına rağmen kırmızı beyazlı formayı bir türlü giyememiş, aslında giydirilmemiş topçulardan biri. Bilmem anlatabildim mi ??
Bazılarına inat, bu şehrin öz ve öz çocuğu olan Galip ÖZTÜRK'e yapılan sevgi gösterileri, güneşli günlerin gelmesinin yakın olduğunu gösterdi. Her zaman dediğim gibi ne varsa kendi özümüzde, kendi ADAMlarımızda var...