GÜNEYDOĞU ANADOLU

Sami Kesmen

Birkaç yıldan beri turizm firmalarının organizasyonlarıyla ülkemizin her tarafından Güneydoğu Anadolu’ya akın akın insanlarımız ziyarete gitmektedir. Biz de firmamızla yaklaşık üç yıldır bölgeye ilimiz Samsundan organizasyonlar gerçekleştiriyoruz. Senede üç-beş defa gidiyoruz. Antep-Urfa-Mardin-Diyarbakır-Adıyaman-Elazığ ve ilçeleri; genellikle, 2 gece 3 gün veya 3 gece 4 günlük programlarla gezilip-ziyaret edilmektedir. 

Adını zikrettiğimiz bu bölgenin ve kapsam alanında bulunan yerleşim yerlerinin ne kadar önemli ve anlamlı olduğu gidip-gördükten sonra daha iyi anlaşılmaktadır. Bu bölgeler yıllarca terörün merkezi olmuş, tüm terör eylemleri bu bölgelerde görülmüştür. Dışardan bakıldığında teröre yataklık edecek bir coğrafya gibi düşünülen bu bölgelerin, aksine uçsuz bucaksız ovalardan oluştuğu ancak gidip-görüldüğünde öğrenilmektedir.

Bölgedeki; dini, tarihi ve kültürel medeniyetlerin izleri ve derinliği gerçekten göz kamaştıracak ve zihni kabullerde deprem yaşatacak ölçüdedir. On bin yılı aşan medeniyet izleri, Peygamber kabirleri, müzeler, türbeler… hepsi ayrı ayrı tefekkürü gerektiren bölge sermayeleridir. Antep; Kalesi, müzesi, bakırcılar çarşısı, hayvanat bahçesi ve baklavasıyla ön plana çıkmış, insani değerleri de ayrı bir güzellikle sunulmakta olan müstesna bir ilimizdir. 

Yaşamadan ve görmeden adının tam konulamadığı illerimizin başında gelmektedir. Antep-Urfa arasında, Urfa/Birecik İlçesindeki Birecik barajıyla Fırat nehri ayrı bir anlam kazanmıştır. Yapılan tekne turuyla Fırat çevresindeki tarih net bir şekilde okunabilmektedir. Birecikte bulunan, tek üretim ve yaşam merkezleriyle ünlü olan, nesli tükenmiş Kelaynak kuşları bölgeye ayrı bir değer katmaktadır.

Urfanın manevi kokusu ve içinde bulundurduğu dini tarih; Medineyi anlatmakta ve yaşatmaktadır. Halilurrahman camiinde namaz kılmanın duygusuyla Mescidi Nebevide namaz kılma duygusunun kardeş olduğu orada fark edilmektedir. Balıklı göl, Hz. İbrahimin ateşe atıldığı sembolik mancınık, doğduğu mağara ve etrafındaki alış veriş merkezleriyle Urfa gerçekten tarihe mührünü basmaktadır. Hz. Eyüp Peygamberin 18 yıl hastalığını yaşadığı ve şifa bulmak için Rabbının emriyle yıkandığı su ziyaret edenlere ayrı bir duygu yaşatmaktadır. 

İlk İslam üniversitesinin ve ilk resathanenin kurulduğu, Hz. İbrahimin büyüyüp bir dönem yaşadığı, kümbet evlerle tanınan Harran ziyaret edilirken tarihin kokusu ciğerlere kadar inmektedir. Urfa Göbekli Tepe 12 bin yıllık insanlık tarihini ve inanç sistemini anlatırken, yakınında bulunan yerleşim biriminde Hz. Eyüp Peygamberin kabrinin olması şirkten sonra tevhidin, tapınmadan sonra ibadetin sürecini gözler önüne sermektedir.

Mardin; medeniyetlerin ve dinlerin ortalaması, hoşgörünün merkezi, herkesin bir arada yaşamasının özetidir. Bir uçtan bir uca eski Mardin sahabe kabirleri, Ulu camisi, Kırklar kilisesi, Kasimiye medresesiyle farkları ve farklılıkları bir arada kompoze etmektedir. Midyat, Hasankeyf ayrı ayrı geçmiş dönemin selamını bugüne sunmaktadır. 

Diyarbakır çok daha farklı bir şehirdir. Gitmek görmek gerekir. Anlamak ve fark etmek, nasıl olduğunu hissetmek için sokaklarında ve içeriğinde bulunan muhtevayı koklamak lazım gelmektedir. Hz. Süleyman camii, Ulu cami, surları, dört ayaklı minare, on ayaklı köprü, taşhan, müzeler ve çarşılar; hoşgörü medeniyetinin, dini ve tarih mirasın merkezi olduğunu anlatmaktadır. Eğil ilçesinde bulunan ve baraj nedeniyle yerleri değiştirilen Hz. Elyasa ve Zülkifl Peygamberlerin kabirleri ayrı bir duygu seli oluşturmaktadır. 

Güneydoğuyu; gezmek, görmek, hissetmek, anlamak bir üniversite bitirmektir…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.