Türkiye Cumhuriyeti, bir kanun devleti olduğuna göre, sade vatandaşından milletvekiline, milletvekilinden Başbakanına, Cumhurbaşkanına kadar, mevcut kanun ve yasalara uymak mecburiyetindedir. Ne yazıktır ki son sekiz yıllık ülke yönetim sürecinde; yürürlükte olan yasalara ve yüksek yargı kararlarına, yürütme organı olan iktidar partisi tarafından sık sık itiraz da bulunulmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Danıştay"ın verdiği karara karşı yine baş kaldıran iktidar ve lideri, vatandaşı devletin yargısına kurum ve kuruluşlarına karşı tepki göstermeye davet eder niteliktedir.
Şimdiye kadar devletin yargısını, kurum ve kuruluşlarını, vatandaşlara hedef gösteren bir iktidar görülmemiştir. Nitekim seçimlerde parlamentoya giren, ayrılıkçı pkk nın hamisi barış ve demokrasi partisi milletvekilleri de iktidar partisinden örneklenerek ve emsal çıkışlarla dokunulmazlıklarına güvenerek zaman zaman başkaldırmaktadırlar. Türkiye Cumhuriyeti"nin kanunlarına riayet etmemektedirler.
İktidar partisinin, ne olduğu bilinmeyen fakat kendince çok çok kere dilden düşürmediği açılım diye bir şey ortada duruyor. Boş mu dolu mu olduğunu bilmediğimiz açılım denen şey boş olduğu anlaşılıyor ki; uyanık davranan pkk nın hamisi, barış ve demokrasi partisi içini doldurmaktadır. Yıllarca yöreye kan kusturan pkk nın yöneticilerinin affedilerek Habur"dan girişlerini şova dönüştürmeye yol açmış ve sınır mahkemeleri kurulmuştur. Bu açılım sürecini iyi yönetemeyen iktidar Kürt halkının talepleriymiş gibi pkk nın hamisi BDP"nin ileri sürdüğü dil kursunun uygulamaya koymuştur.
Bunu fırsata dönüştüren BDP"li belediyeler caddeleri sokakları ve şehir, kasaba, dükkân, mağaza isimlerine kadar Kürtçe tabelalarla donatılmış, adeta Güneydoğu Anadolu yöremiz kurtarılmış bölge hakline getirilmektedir. Yine bitmemiş isteklerini, Türkiye Cumhuriyetine dayatır gibi Kürtçenin resmi dil olmasını yöreye özerklik verilmesini, kolluk güçlerinin ve bayrak taleplerini açık açık sıralamışlardır. Yöreyi ziyaret eden Cumhurbaşkanımız; Türkiye Cumhuriyetinin resmi dilinin Türkçe olduğunu ilan etmiş fakat BDP"li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir"in kendisine sunduğu Kürtçe sözlüğü kabul etmekten de geri durmamıştır. Güneydoğu Anadolu yöremiz ve halkın vicdanları yaralayan geri kalmışlığı, perişanlığı varken bu yöremiz sekiz yıldır iktidar ve BDP"nin oy kavgasına sahne olmuştur. Güneydoğu ya, ne iktidarın yeşil burjuvası, ne BDP"nin aşiret ağa babaları, ne de çağdaş burjuvazi bir çivi dahi çakmamıştır.
Yapılacak tek şey; Güneydoğuya devletin şevkat eli değmelidir. Ve devlet yöreye bir an önce SOSYO-EKONOMİK HAMLE başlatmalıdır.
SAYGILARIMLA