“İman insanı insan eder, belki insanı sultan eder”sırrınca Mümin İslâmi yeti öğrenip, yaşı yarak mükemmel insan olma yolunda ilerler. . .
Öte yandan Müslümanların bulunduğu beldede her şey İslâm’a uygun olur ki, buna da “ŞEAİR-İ İSLÂMİYE” denir.
İç ve dış dünyamız İslâm’a uygun olunca, orada insanca yaşanır.
Fakat bir yandan iman yıkılırsa, öte yanda şerair-i İslâmi’ye yok edilirse, İslam terbiyesi de yok olur, hürmet ve merhamet kalkar, kuvvetliler zalim, zayıflar mazlum olup, korkunç bir anarşi başlar.
İslâm’dan uzaklaşanlar, zevke, sefaya dalar. Bunun için para lazımdır. Böyle kimseler başkasının gözyaşında kendi zevkini arar.
Para, ilah durumuna gelir. İnsanlar helal haram dinlemeden eğlenir, zevkine bakar, bu da onların İBADETLERİDİR. Bu ilahın kurbanları, İNSANLARDIR.
Başıboş bırakılan haramlar, helale hayat hakkı tanımazken, bir kısım insanlar öyle canavarlaşır ki, hiçbir canavarın yapamadığını insanlara yapar.
İki iyi bir araya gelemezken, kötüler kendi aralarında örgütlenir, bunlar da tek kalanı yutmaya başlar.
Bazılarını fakirlik, bazılarını cehalet yoldan çıkarır. Zaten harama giden yollar sonuna kadar açılmış, helale giden yollar da kapatılmış, hem de özgürlük adına.
(Yollar boşaldı artık, yolculuk buldu vaha/Yolcular gitmese de yollar gider Allah’a. )
Haram yolları keserken, soyulan ve satılan kadınlar, işi büsbütün çığırından çıkarır, kendilerine musallat olanları ibadetten geri çeker.
Lokanta vitrinleri bile insanı, insana düşman etmeye yeter. Fakir dönerlere, köftelere, çeşit çeşit yemeklere bakıp, zenginlerin hep böyle yediğini, kendisinin de aç gezdiğini düşünüp, düşmanlık hisleri kabarır, Fare öldürür gibi insan öldürmeye kalkışır.
Faiz, zengini zengin ederken, fakiri de ekmeğe muhtaç eder. Zekât ta ‘tarihe karışınca zengin- fakir düşmanlığı kaçınılmaz olur.
İslâm’ dan ayrılan insanlarda ırkçılık hastalığı başlar.Irklar da biri birini yutmak isteyince kavimler arası anarşi baş gösterir. Böylece fertler arasındaki anarşi, kavimler arasına, oradan da milletler arasına ulaşır.( devami 2 de)