İşlerimin yoğunluğu nedeni ile bazen yazı yazmaya fırsat bulamıyorum, bu konuda hoşgörünüze güvenmekteyim. O kadar yoğun çalışıyoruz ki adeta 24 saatin 20 saatini aşmak zorunda kalıyoruz. Gazetecilik başlı başına insanın zamanının tamamını alacak bir meslek, haber boyutu, personel boyutu, matbaa boyutu, ekonomik boyutu, köşe yazarlığı boyutuna bir de yaptığınız farklı işler girince çık çıkabilirsen işin içerisinden. Gazetecilik mesleği ekonomik açıdan getirisi olmayan bir meslek olduğundan kazancımızı farklı işlerden temin etmek zorundayız. Bu nedenle çocuklarıma mesleği öğrettim encek meslekte kalmalarını istemedim, farklı iş kollarında çalışmalarını istedim. Bunu da yapabilmek için hem ekonomik açıdan, hem de zaman açısından farklı argümanlara ihtiyaç duymak zorundasınız. İşte bu nedenle zaman fakiri oluyoruz. Şimdi birileri oh ne güzel yakında Adnan Bahadır"dan kurtuluyoruz düşüncesine kapılabilir, ancak bu arkadaşlarımız çok sevinmesinler, zira parayı başka işlerden kazanıp, gazeteciliğe devam edeceğiz. Zira bu meslek zor ama bir o kadar da zevkli meslek. Denge gazetesi bu şehirde basın adına bir milattır, bu dediğime inanmayanlar olabilir, dilerseniz tek bir örnekle bunu açıklayabilirim; Bundan üç yıl önce her gün gazetelerde Vezir Hazretleri"nin günlük mesaisi manşet olurdu, yok efendim Vezir Hazretleri şuraya gitti, yok şununla kahvaltı yaptı, yok bununla resim çektirdi. Ne zaman ki Denge Gazetesi adamın gerçek yüzünü bu topluma gösterdi her şey tersine döndü, eskiden adamla aynı karede gözükmek için can atanlar, şimdi adamın yanında gözükmemek için her türlü fedakarlığı yapmaya başladılar. Bu bizim gazetenin ortaya koyduğu duruşun ve ilkeli haberciliğin sonucudur.
Yaklaşık üç yıldır yaptığımız haberlerin ve yazdığımız köşe yazılarının tamamı kaynaklara dayalı, şahitli, ispatlı haberler olduğundan tamamı zamanı geldiğinde yetkili makamlarca doğrulandı. Bu konuda detaya girmek istemiyorum, ancak son zamanlarda şehrin gündemini oluşturan Hafif Raylı Sistem"e alınacak personel konusunda yapılan sınavda hak etmedikleri halde ahbap, çavuş ilişkisi ile sınavı kazananlar gazetemiz tarafından tespit edilince bizim uyanıklar sınavı iptal etmek zorunda kaldılar. Sınavı iptal etmesine ettiler ancak bildiklerinden geriye kalmayı da ihmal etmediler. İptal ettikleri sınavda kazananların tamamını el altından işe almışlar, ehliyetsiz, yetkisiz kişileri işe yerleştirmişlerdir. Hafif Raylı sistem başlı başına teknik bir konu olup, sadece teknik elemen olmanın da bu sistemde çalışmaya yetmediği açıkça ortada olmasına rağmen bizim aklı evveller her şeyi canlarının istediği gibi yapmayı adet haline getirdiklerinden buraya alacakları personeli de kafalarına göre almışlardır. Bu konuda ne kadar haklı olduğumu az sonra vereceğim örnek sayesinde daha rahat bir şekilde anlama fırsatı bulacaksınız. Samulaş sınavında komisyon başkanı olan Sefer Arlı kızı Emel Arlı"yı kumanda merkezine şef olarak almış, daha sonra yaptığımız yayınlar üzerine göstermelik olarak kumanda merkezine başka bir ismi şef olarak atamışlar, ancak kızı Emel Arlı"yı da yanına yardımcısı pozisyonunda vermişlerdir. Sizin anlayacağınız Emel Arlı kumanda merkezinde kendisine tahsisi edilmiş odada kumanda merkezinin başında işe başlamıştır. Ardından deneme seferleri yapan treni kumanda merkezinden sevk ve idare etmeye başlamıştır. Kumanda merkezi daha önce bu işi yapmış, deneyimli, bilgili teknik personel tarafından yönetilmesi gerekirken, yeni mezun olmuş, hiç deneyimi olmayan, hatta tren dendiğinde aklına oyuncak trenler gelebilecek bir çocuğa teslim edildi. Bu çocukcağız başında bulunduğu işi oyuncak zannettiğinden deneme sürüşü yapan treni yanlış raya yönlendirip, raydan çıkmasına ve kaza yapmasına neden oluyor. Bu kazada can kaybı olmuyor, ancak hiç kullanılmamış sıfır tren hurdaya çıkıyor. Kızcağız olayın basına yansımaması için hayli uğraş verse de başarılı olamıyor. Keşke bu konudaki hassasiyetini işine de verebilmiş olsaydı da bu kazaya sebebiyet vermeseydi. Ben bu kızcağıza kızmıyorum, zira sorumluluk makamında olan bu kız değil, Belediyeyi sevk ve idare edenlerdir. Birkaç milyon dolara alınan o trenin hurdaya dönmesinin hesabını kim verecek, şu anda içerisinde insan olmadığından kazada can kaybı olmamıştır, peki ileride deneme sürüşünden, normal seferlere geçildiğinde aynı hatayı yapmayacağını kim garanti edebilir? Gerçi bizim Büyükşehir yöneticileri için insan hayatının pek önemi olmadığından yapılacak muhtemel kazalarda ölme ihtimali olan insanlar için eğitim zayiatı der, geçerler.
Bu güne kadar üzerinde durduğumuz konulardan sadece birisi ile ilgili yaşananları sizlere arz ettim, takdir sizlerimdir. Hafif Raylı Tren Emel"ine nail olmasa da birileri emellerine nail oldu ya bu yeter! Ne dersiniz. Kalın sağlıcakla