HAKAN ALBAYRAKLA KEYİFLİ BİR SAAT
Ülkemizin en ciddi sorunlarından birisi yetişmiş insan sorunudur, hangi meslekte olursa olsun yetişmiş insan bulmak fevkalade zor, yetişmiş insanlar ya kendileri iş kuruyorlar veya yurt dışına gidip yüksek ücretle çalışıyorlar. Gazetecilik mesleğine başlamadan önce meslekte uzun yıllar kalıp, tecrübe sahibi olanları yetişmiş kişiler olarak görürdüm. Ne zaman ki mesleğe girdim, yirmi, otuz yıl bu işi yapanların dahi habercilikten ziyade dengeler politikası yaptıklarını görünce şaşırıp kaldım. Şu ana kadar ellinin üzerinde kişi ile çalıştım, içlerinde bu mesleğin hakkını verenine henüz rastlayamadım. Konuşurken mangalda kül bırakmayanlar iş icraata geldiğinde nasıl kıvırdıklarını görünce hayal kırıklığına uğradım. Gazetecilik mesleğinden gelmediğim halde en çok okunan köşe yazarı olma unvanını alma nedenim çok iyi gazeteci olmam değil, olaylara sade ve tarafsız gözle bakıp, olayları yamultmadan kaleme almamdır. Bizim yaptığımız iş başkalarına aykırı gelebilir ama aslında bizim yaptığımız sıradan gazetecilik olması gerekirken aykırı gözükme nedenimiz meslektaşlarımızın yaptıkları yanlışların kanıksanması sonucu olağan gazetecilik imiş gibi gözükmesi nedeniyle olduğu bir gerçektir.
Düşünce Dünyam bundan otuz yıl önce ne idiyse bugün de odur, bazı konularda düşüncelerimde değişiklik olmuştur ama bu inanç ve itikat noktasında değil uygulama noktasında olmuştur. Örneğin bundan otuz yıl önce radikal İslamcıların tavırlarını beğenmezdim, şimdi de aynı düşüncedeyim, o günlerde kendilerini entel dantel görüp yakasız gömlek giyip, üç numara sakal bırakıp Türkiye darulharptir, burada Cuma namazı kılınmaz deyip Cuma kılmayanlar, muta nikahı caizdir deyip istedikleri gibi zamparalık yapanlar, hatta politika küfürdür deyip politikayı hakir görenlerin büyük bir kısmı Ak Parti kurulunca balıklama daldılar. Yüksek makamlara kadar gelenleri oldu, milleti dolandıranları oldu ama ben hiç birisine itibar etmedim. Bundan otuz yıl önce ehli sünnet velcemaat çizgisinden şaşanların karşısında idim bugün de aynı düşüncedeyim. İmamlık yaptığım dönemlerde biz Cumhuriyetin İmamları olduğumuz için peşimizde namaz kılmayan arkadaşlarımıza yaptıklarının yanlış olduğunu anlatırken bizimle dalga geçiyorlardı, aradan beş, on yıl geçince yayınladıkları dergilerde yaptıklarının yanlış olduğunu görünce şaşırmadım, aksine doğruyu buldukları için memnun oldum. 1979 yılında İran İslam Devrimi olduğunda herkes balıklama İmam Humeyniye biat ederken ben çok ihtiyatlı davrandım ve hiç oralı olmadım. Bunun nedeni İran İslam devrimine karşı oluşum değil, İran'da kurulan rejimin Din devleti değil, mezhep devleti oluşu idi, adamlar anayasalarına İran İslam Devletinin mezhebi Caferiliktir, ilelebet de Caferilik kalacaktır hükmünü koymuşlar.Bu durum bizim inanç dünyamızda kabul edilebilir bir durum olmadığından tasvip etmem söz konusu olamaz. Ama o gün balıklama dalanların çoğu şimdi çok farklı kulvarda olduklarını da unutmayalım.
Dün Ak Parti Atakum ilçe Başkanlığı tarafından hazırlanan kültür buluşmaları programının konuğu Hakan Albayrak idi, Hakan Albayrak ile tanışırız, kendisini hem severim hem de düşüncelerine saygı duyarım, zira sadece kendisini yetiştirmiş bir gazeteci değil aynı zamanda çilekeş, şahsiyetli, onurlu bir duruş gösterdiğinden benim yanımda kıymeti harbiyesi olan bir arkadaşımızdır. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle konferansa geç gittim ama yaklaşık iki saatlik konferansın bir saatini dinleme fırsatım oldu. Konferansın ana konusu Türkiye'nin Ortadoğu dış politikası ve Ak Parti iktidarının bu politikalar üzerindeki etkisi idi. Konu benim için çok önemli bir konu idi, sadece önemli değil yıllarca sabahlara kadar oturup konuştuğumuz ve özlemini duyduğumuz dış politikaların uygulama noktasındaki anlatımları idi. Toplantıya iştirak edenlerin büyük bir bölümü gençlerdi ancak ağırlıklı olarak Ak partili yöneticilerin çocukları ve kendilerinden oluşmaktaydı. Gönül isterdi ki bu konuda duyarlı olan ve kültürel anlamda alt yapısı olan insanların her ne surette olursa olsun bu toplantıya katılmalarını temin edilmeliydi. Zira Hakan Albayrak'ın anlattığı konu günlük siyasi konular gibi gözükse de elli yıldır İslam Ümmetinin hayal edip gerçekleştiremediği konuların gerçekleşme aşamasına gelindiğinin anlatımıydı. Konu benim için o kadar önemli idi ki anlatamam, yıllar yılı Müslümanların tevhidinden, birliğinden, küfre ve zulme karşı mücadelede birlikte hareket etme noktasında yapılması gerekenlerin bu gün hayata geçiyor olması noktasındaki anlatımlar beni o kadar mutlu etti ki !
Aynı Allah'a aynı Kuran'a, aynı Peygambere inanan insanlar için ülke sınırı olmasının anlamı olmadığını ifade eden Albayrak, elin gavurunun çizdiği sınır beni ilgilendirmiyor beni ilgilendiren Dünyada yaşayan Müslümanların tevhit birliği, bağımsızlığı ve imanıdır ifadesi konferansın özeti idi dersem abartmış olmam. Hakan Albayrak'ın ne demek istediğini salonda bulunanların tamamının anladığını düşünmesem de anlamak isteyenlerin anladığı kanaatindeyim. İslamcı söylemlere sahip olmakla İslamın gereğini yapmak çok farklı şeylerdir, bir insan İslami söylemleri anlatıp kendisi İslamın gereğini yapmıyor ise benim için kıymeti harbiyesi yoktur. Hakan Albayrak İslamın gereklerini bizatihi hayatında yaşayan bir fikir ve eylem adamıdır. Bu tür aydınlara hem ülkemizin hem de İslam coğrafyasının ziyadesiyle ihtiyacı var. Hakan Albayrak'la uzun süre sohbet etmek isterdim ancak kendisi ile konuştum hemen döneceğini söylediği için sohbet etme fırsatımız olmadı, konferansın ardından kitaplarını imzalayıp ayrılacağını söylediğinden vedalaştık. Konferansı tertip eden arkadaşlara teşekkür ederek sözlerime son veriyorum.
Kalın sağlıcakla