Peygamberimizin ( s.a.v.) vefatından sonra; Müslümanların içinde bazı ayrılıklar, farklı hareket eğilimleri baş göstermeye başladıysa da, ilk Halife Hz.Ebu Bekir ( r.a.)’in dirayetli tutumu, saygınlığı, güvenilirliği ile aşılmış hatta türeyen yalancı peygamberler, irtidat hareketleri yok edilmiştir.
Kendisinden sonra gelen, 2.nci Halife; Hz.Ömer (r.a.) dönemin de, İslam; Arap Yarımadasının dışına yayılmış, gidilen her yer İslamın nuru ve adaletiyle dolmuştur.
Adaletiyle meşhur H.Ömer (r.a.) bir süikast sonucu ( Mecusi bir köle tarafından) şehit olmadan evvel; Allah’a hamdolsun Müslüman tarafından öldürülmedim demiştir.
Devamında Hz.Osman (r.a.) döneminde maalesef akrabaların, devletin üst düzey görevlere getirilmesiyle sıkıntılar baş göstermeye başlamış ve bunu fırsat bilen İslam düşmanlarının eline koz geçmiş ve Müslümanlar arasında birlik beraberlik bozulmaya başlamıştır.
Çıkan isyanlar sonucu 3.Halife Hz.Osman (r.a.)’ın ise Müslümanlar tarafından şehid edilmiş yerine geçen son Raşid Halife Hz. Ali /(r.a.) seçilmiştir.
O güne kadar dünyanın süper devletleri sayılan, Sasaniler ( İran), Roma’nın bir kısmı sayılan Mısır ve kuzey Afrika, Orta Doğu ve Anadolu’nun bir kısmı İslam topraklarına katılmıştır.
Müslümanlar, Hz.Ali (r.a) döneminde de huzur bulmamış, kardeş kavgaları , feci didişmeler neticesinde, Hz.Ali (r.a.) ‘de şehit edilerek yerine Hz. Muaviye geçmiş ve maalesef o zamana kadar aklı selim Müslümanlar tarafından seçilen halifeler dönemi bitmiş ve Peygamberimizin bir Hadisi Şerifinde buyurduğu gibi “ISIRGAN MELİKLER” dönemi başlamıştır.
Hele de Hz. Muaviye’nin oğlu Yezid’e zorla biat toplaması halifeliği babadan oğula geçen saltanata dönüştürmesinin İslam dünyasına ve Müslümanlara verdiği zarar bu güne kadar giderilememiş, düzeltilememiş ve devam etmektedir.
Arada birkaç istisnanın dışında ATANAN ya da MİRASEN elde edilen Halifelik Müslümanlar arasında birliğin değil bil’akis fitnenin, ayrımcılığın, kukla olmanın ötesine gidememiştir.
Bazılarına göre 117.ci ve son Halife sayılan Osmanlı Hanedanının tek Ressam (!) üyesi Abdulmecid’dir.
TBMM tarafından atanmış, 2 yıl güçsüz ve kuklavâri bu sun’i görevde kaldıktan sonra da, 1924 yılında halifelik kaldırılarak yurt dışına sürülmüştür.
Son Halifenin Abdulmecid mi yoksa Sultan Vahideddin mi olduğu da tartışılmalıdır!
Bazen şu soruyu çok duyarız!
Hristiyanların bir Papa’sı var da, neden Müslümanların bir Halifesi yok?
İslam Tarihini bilmeyenlerin bu soruya verecekleri vevap:
Vardı ama kaldırıldı…Kahrolsun kaldıranlar…Olsaydı ne iyi olurdu v.s.dir.
İslam Tarihini bilenlerin cevabı:
Hz.Ali’nin istifaya zorlanması ve devamında şehadeti ile Halifelik mefhumu zaten dumura uğramış ve İslami olmaktan çıkmıştı.
Arada düzeltmeye çalışan birkaç istisna isim dışında; Halifeliğin müslümanlara faydasından daha fazla zararı olmuştur…
Yaklaşık 1292 yıl devam eden halifeliğin; , ilk dört halife dönemi hariç, Müslümanların çoğunluğunca hiç biri kabul görmemiştir.
Hatta 2-3 halife olduğu dönemler de vardır!
Hilafet diye feryad edenler veya menfaatini kukla ya da yezidi bir despot halifelikte bulacağını sananlar, HALİFE ve HİLAFET konusunu tekrar tekrar düşünsünler.
1250 yıl evvel bir Yezidin açtığı yara halen kapanmamışken ikinci bir Yezid’in açacağı yara da asırlarca kapanmayacaktır.
Hz. Ebubekir, Hz. Ömer gibi insanları yetiştirdiğimiz gün Adil yönetim zaten olur.
Yezidvâri insanların getireceği Hilafet ise; kan, gözyaşı ve zulümden başka işe yaramayacaktır.
Kısacası mevcut Cumhuriyetin kıymetini bilelim ve aksayan yönlerini düzeltmek için insan yetiştirelim.
Yetiştirdiğimiz insanlar da; Ebubekirler, Ömerler, Osmanlar Aliler gibi olsun…
Haccaclar, Yezidler gibi değil.
Hilafetin tarihi seyrini mümkün olduğunca okuyalım, araştıralım ki tekrar zalimlerin yada kuklaların oyuncağı olmayalım.