Hamsi, burayı çok sevmiş ama Karadeniz'in kışı yaman olduğu için kışlık mekanı olarak her yıl yine hep Marmara'ya (yani baba evine) dönmeyi bir gelenek yapmış
Hamsi hakkında günümüze gelebilen ilk yazılı belge Babil zamanındandır. Babil Kralı Nicodemus aşçının sunduğu hamsi yemeğini afiyetle yiyip de tabağını pidesiyle sıyırdıktan sonra aşçısını böylesine lezzetli hamsiyi kendisine tattırmış olduğu için teşekkür eder. Fakat aşçı onu cevabı ile çok şaşırtır. Çünkü tabakta bir gram bile hamsi yoktur. Aşçı, üstün yetenekleri ile şalgamı hamsi boyutunda kesmiş, yağ, baharat ve afyon tohumları ile son derece artistik bir şekilde hamsi görüntüsüne sokmuştur. İşin daha da garibi, bunların hepsi birleşince çok lezzetli ve lokum yumuşaklığında hamsi tadı vermiş.
Kendisi Küçük Faydaları Büyük, 'denizlerin Kralı, Sofraların Tacı' Hamsi, Zengin Bir Protein deposu olmaktan başka bol miktarda iyot içermesi dolayısıyla zeka gelişimi açısından da faydalı bir besin olarak gösteriliyor.
Ekmeğinden pilavına, buğulamasından ızgarasına, unundan yağına kadar çok geniş bir kullanım pörtföyü bulunan ve fıkralara konu olan Hamsi, Karadeniz yöresinin ve kültürünün sembolü haline gelirken kış mevsiminin yaklaşmasıyla yolları gözleniyor ve yılda 3-4 Ay boyunca bolca tüketiliyor.
Samsun'da faaliyet gösteren Karadeniz Balıkçılık Lokantası İşletmecisi Seyfettin Bulut,hamsinin tezgahtan yemek masasına varan aşamalarını anlattı.