Aslında bugün 'Sanat, sanatçı, dava, dava adamı ve görev adamı nedir? Kimler dava adamı, kimler görev adamı, kimler de sanatçıdır?' konularında yazmayı düşünmekteydim. Dava adamı nasıl olunur? Dava nedir? Çile çekmeden dava adamı olunur mu? Sanatçılara dava adamı denir mi? Şiir yazarak dava adamı olunur mu? Merhum Akif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet’ler nasıl dava adamlarıydı, şimdiki edebiyatçılardan dava adamı olur mu? Bu konuyu örnekleriyle birlikte vermeye çalışacaktım. Ancak dün internet sitelerinde dolaşırken iki yüz evlerdeki vatandaşların TOKİ’ye olan borçlarını ödeyemediklerinden evlerinden tahliye edilecekleri haberlerini görünce canım sıkıldı ve bugünkü köşe yazısını bu konuya ayırmaya karar verdim. Bu olay yaşandığında ben de belediye meclis üyesi olduğumdan konuya çok iyi vakıfım, o nedenle konuyu tüm detaylarıyla sizlerle paylaşma gereği duydum.
Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Bey’in kayınpederi Şeyh Edebali, damadına, “Ey oğul insanı yaşat ki devlet yaşasın.” demiş. Bu Atasözü, insan olmanın, devlet olmanın ve yaşamanın temel kuralıdır. İnsan olmadan devlet olmaz, devletin olmadığı yerde de yaşanmaz. Vezir Hazretleri, 2008 yılında Çay Mahallesindeki Esmer Vatandaşlarımızı iki yüz evler olarak bilinen bölgeye taşımak için bir çalışma başlatmıştı. Neredeyse her gün Esmer Vatandaşla bürokratlar, Merhum Kayıkçıbaşı’nın başkanlığında toplanıp bu konuyu tartışmaktaydılar. Esmer Vatandaşlar ısrarla para ödeme güçlerinin olmadığını, ya yerlerinde kalmaya devam etmeleri gerektiğini ya da para ödemeden yeni evlerine taşınmaları gerektiğini anlatmaktaydılar. Bizim de encümende olmamız hasebi ile Esmer Vatandaşlar zaman zaman bize gelerek çözüm konusunda yardımcı olmamızı istemekteydiler. Biz de konuyla ilgili Vezir Hazretleri ve Kayıkçıbaşı ile görüşerek olaya çözüm bulunması konusunda yardımcı olunması gerektiğini söylüyorduk. Ancak hem Vezir Hazretleri hem de Kayıkçıbaşı olayın çözülmesi gerektiğini, çıkacak parayı da bir şekilde çözeceklerini söylüyorlardı.
Nihayetinde bu insanlara ödemeleri gereken paranın şehrin zenginlerinden toplanacağını, bu insanlardan para alınmayacağı söylenip ikna ederek yerlerinden yurtlarından çıkarıldılar ve yeni yerlerine taşındılar. Çıktıkları yer yirmi sekiz dönüm bir arsaydı, buraya TOKİ konutlar yaparak vatandaşlara sattı, Esmer Vatandaşlara da şimdi oturdukları yerler verildi. Ancak tamamı belli bir miktarda borçlandırılarak evlerine yerleştirilmişlerdi. Bu insanların geçim standartları, kazançları ve yaptıkları işler belli. Kimisi at arabasıyla çalışıyordu, şimdi ona da izin verilmiyor. Kimisi evlere temizliğe giderek geçinmeye çalışıyor, kimisi de el arabasında sebze meyve satarak hayatını idame etmeye çalışıyordu. Şimdi bu insanlara borcunuzu ödeyemediniz, çıkın evlerinizden demek ne insanidir, ne İslami’dir, ne de devlet olmanın gereğine yakışan bir harekettir. Bu, insanı yaşatmak değil öldürmektir.
Vezir Hazretleri ötede beride kahraman gibi gezip, çok başarılı bir belediyecilik yapmışçasına insanlara hava atacağına, o cumartesi günleri toplanıp şehrin önemli konularını tartıştıklarını iddia ettikleri fuzuli işleri bırakıp oradaki iş adamlarından bu garibanların borçlarını toplayıp bu insanlara verdiği sözleri tutsun. Rotaryen, soroptimist, mason vs iş adamlarının bu şehre bu güne kadar ne kadar katkıları olmuş ortada. Allah kulunun yaralı parmağına merhem olmayan bu insanların övünmekle bitiremedikleri hayır hasenatlarının da ne olduğu ortada. Birkaç kamu kurumuna üç beş kuruş yardım ederek binalara, odalara mason localarının veya kendi isimlerini asmanın dışında ne yaptıkları da belli. Vezir Hazretlerinin vazgeçilmezlerinin başında olan Fahrettin Ulusoy, Fatih Temiz, bu garibanların borçlarını bir kalemde ödeyip o insanların sokağa atılmalarına rahatlıkla engel olabilirler.
Ayrıca şu elektrik kurumuna olmayan elektriği satan böyyüüük iş adamları cami, okul yaparak vergilerinden düşmek yerine bu garibanlara yardım ederek kışın ortasında evlerinden atılmalarını engelleseler ya. Bu gerçekleri bu şehirde bu fakirden başka kimse seslendirmese de bu fakirin her fırsatta her gerçeği sonuna dek dün haykırdığı gibi bugün de yarın da haykıracağını unutmasınlar. Öyle millete yalandan CHP genel başkan yardımcısı aradı özür diledi, falanca gazeteci aradı özür diledi safsatalarına kimsenin inanmadığını da unutmasınlar. Belgelerle ortada, yapılan her şey belli, işin içinde kurumdan da çalışanlar olduğu iddia edilmekte. Bu olay öyle kolay kolay örtülecek bir olay değil haberleri ola. Sanırım matlup hasıl olmuştur. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.