Müslümanların birbirleriyle olan ilişkilerini "hasbilik" belirlemelidir.
Günümüz dünyasında hesabi yaklaşımlar, hasbilik anlayışını gölgede bırakmıştır.
Dünyevileşmenin getirdiği bir takım fırsatlar, müslümanların arasındaki muhabbetin zayıflamasına neden olmuştur.
Birbirlerine yardımcı olması gereken Müslümanlar, birbirlerine arkalarını dönmüştür.
Cenazeler de bile bu yaklaşım son yıllarda kendisini göstermiştir.
Cenaze evinin yemek ihtiyaçlarını komşular görmesi gerekirken, cenazeye katılanlara cenaze sahibi yemek dağıtmak geleneği ile başbaşa kalmıştır.
İlişkilerin hasbiyetle belirlenmiş olması bu geleneğin oluşmasına engeldir.
Hesabi yaklaşımlar da, bu ve benzeri geleneklerin oluşmasına neden olmaktadır.
Birbirlerine kişisel sorunlar nedeniyle dargın olan, menfaat hesabıyla kırgın olan, çıkar ilişkisi yüzünden düşman olanların bu durumları ancak imani zaafiyetle açıklanır.
Dünya menfaati ve dünyalık sevdası için birbirleriyle dostluk kuranların tutumları, karşısındakilere değer vermek değil, takiyye yapmak, ihanet içinde olmaktır.
Dünya amaç değil, araçtır.
Menfaat ve çıkar merkezli dostluklar kuran kimseler, dünyayı amaç, dünyalıkları da ilah edinmiş olurlar.
Dünya ahiretin tarlası, dünyalıklar da ahiretin sermayesidir.
Bu anlayışla kurulan ilişkiler ibadettir.
Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek Müslüman kişinin ilkesel duruşu olmalıdır.
İlâhı, menfaat olanın, kıblesi Kâbe ol(a)maz.
Kıblesi, Kâbe olmayana güven duyul(a)maz.
Güven duyulmayan kimse ile dostluk kurul(a)maz.
Çıkar peşinde koşanlara, dostluk sorul(a)maz.
Dostluklar kurulurken, paylaşmaktan korkul(a)maz.
Hasbilik; değer verme ve değer görmedir.
İnsan, değer verdiği ve değerli gördüğü birinden, beklemediği bir tavır görünce, küser, kırılır ve darılır.
Bu tavır onun hakkıdır.
Ancak, karşı tarafın davranışını iyi okumak lâzımdır.
Yapılan, beklenmeyen bir davranış mıdır, yoksa gerçek gerekçesi bilinmeyen doğru bir davranış mıdır ?
Eğer, çok güvenilen kişiyse beklenmeyen davranışın sahibi, öyleyse yaptığı davranış, gerçek nedeni açıklanmayan ama gerekçesi makul, doğru bir davranıştır.
Küsülür ama dargınlık oluşmaz.
Söylenmese bile zamanla gerekçesi anlaşılır, davranışın da doğru olduğu kabul edilir.
Kehf suresi 60 - 82 ayetler arasında, Hz. Musa ile Hızır kısası anlatılır.
Peygamber olan Hz. Musa bile gerekçesini bilmediği Hızır a.s.ın yaptıklarını doğru bulmaz.
Gerekçelerini öğrenince ancak hikmetini anlar.
Bizi aşan bilgilerin sonucu ortaya çıkan tavır, küslüğe, kırgınlığı sebep olmamalı, ama asla dargınlık oluşturmamalıdır.
Kişisel ve toplumsal ilişkilerin belirleyenine göre, sonuçları da değişmektedir.
Müslümanın davranışını, hesabilik değil, hasbilik belirlemelidir.