Bakara suresinin kırk beşinci ayeti celilesinde Yüce rabbimiz Sabır ve Namaz ile Allah"tan yardım isteyin.Şüphesiz o (Sabır ve Namaz) Allah"a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağı gelen bir görevdir buyurmak sureti ile sabrın ve Namazın Haşinler (Allah"a saygıdan kalbi ürperenler) için bir görev olduğunu belirtmektedir.İnsanoğlu Dünyaya ayak bastığı günden itibaren yapmakla mükellef olduğu tek şey onu Yaradan"a kulluk etmek olduğundan bu kulluğu hakkıyla yerine getirmenin en önemli göstergesi Namaz kılmak ve sabır etmektir.Asr suresinde de insanoğlunun hüsranda olduğunu, ancak hakkı tavsiye edenlerle, sabrı tavsiye edenlerin kurtulacağı bizlere beyan edilerek Kuranı Kerimin hem başında, hem de sonunda bu önemli iki husus hatırlatılmaktadır.Ehli sünnet akaidinin temel özelliklerinden birisi de Kul"un Rabbi ile münasebetinin Beyne havfi verreca yani korku ile ümit arasında olması gerektiğidir.Bu nedenledir ki Yüce Kitabımızda müminlerin amel ehline Haşin de denmektedir.İman etmekle mümin olunur, ancak imanın gereklerini haşin olarak adlandırdığımız Allah"dan hakkı ile korkan insanlar yerine getirir.İman etmek kişiyi İslam dairesinin içerisine alır,ancak iman ettikten sonra islamın emir ve yasaklarına uymak Haşin zümresinin işidir.Haşyet Allah"dan hakkı ile korkmayı ve onun emirlerini yerine getirmeyi gerektirir, aksi halde amelden mahrum bir müminin ebedi alemde cezasını çekmeden cennete girmesi mümkün değildir. Zira bunu bizleri yaradan Yüce Rabbimiz Kitabi Mubininde beyan etmektedir. Ayeti Celilenin devamında Haşinler ile ilgili olarak kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve o"na döneceklerini düşünen ve kabullenen kimseler oldukları anlatılmaktadır.
Bakara suresinin kır altıncı ayeti kerimesinden itibaren İsrailoğulları anlatılmakta olup, Kuranı Kerim"de ismi en çok geçen kavmin İsrailoğulları olduğu bir gerçektir.Nedenine gelince deyim yerinde ise bu kavimden sadece Peygamberleri değil Cenabı Hak bile çekmiş, sonunda onlara lanet yağdırmıştır.İsrailoğulları ilk yaratıldıklarında Yüce Allah tarafından cümle aleme üstün olarak yaratılmış, ancak daha sonra yaptıkları azgınlık ve taşkınlıklar nedeni ile Allah"ın lanetine uğramışlardır.Firavun mısır hükümdarlarına verilen addır.Musa A.S. turi sina"ya vahyin tebliğini almak üzere gittiğinde geride kalanlardan Samiri adında birisi altından bir buzağı heykeli yapıp bu sizin tanrınızdır diye kavminin ona tapmalarını ister ancak buna muvaffak olamaz. Bu davranışlarından ötürü Cenabı Hak"tan af dileyen kavmi Allah affeder. Musa A.S. a inanmayan kavmi ondan bir mucize ister, Allahu Teala bu davranışlarından ötürü onları yıldırım çarpması ile öldürür, ama ardından da dirilterek Musa A.S. ın mucizesini kavmine gösterir. Ardından Musa A.S. dan yemek isteyen kavmine Yüce Allah Bıldırcın eti ve kudret helvası gönderir.Yahudilerin bu ismi almalarının en önemli nedenlerinden birisi H.Z. Yakup"un en büyük oğlu olan Yehuza"nın bu ırkın atası olarak bilinmesidir. İkinci önemli gerekçe ise H.Z. İsa nın indiği kasabanın adının narsan olmasıdır ki Yahudilere Nasraniler de denilmektedir.
Nasranilerin dışında bir de Sabiler vardır ki bunlar bir rivayete göre H.Z. İbrahim"in dinini devam ettirenlerdir, diğer bir rivayete göre ise Yahudilerle Hırıstiyanlar arasında bir topluluktur.Başka bir rivayete göre ise Babil"de yaşayan ve yarı Hırıstiyan olan bir mezhebe mensup insanlardır.H.Z.İsa"nın bir başka mucizesi ise şudur; amcalarının malına göz diken iki kardeş onu öldürüyorlar, daha sonra olayı H.Z. Musa"ya anlatıyorlar ve her ikisi de amcalarını kendisinin kesmediğini söylüyor.Çaresiz kalan H.Z. Musa Allah'dan yardım isteyince ayeti celile nazil olup, bir inek kesip, etinden ölüye yapıştırmasını emrediyor, bunun üzerine H.Z. İsa İneği kesip, etinden ölüye yapıştırınca ölü dirilip, kendisini öldüreni söylüyor. Bu mucize H.Z. İsa"nın Hak peygamber oluşunun en büyük delillerinden birisi olmasına rağmen İsrailoğullarından bir kısmı yine ona iman etmezler.Buradan da anlaşıldığı gibi iman etmek için mucize arakaya gerek yok, ama buna rağmen Cenabı Hak Peygamberlerine destek olmak için Mucize göstermesine rağmen inanmamış olan kavmine lanet edip, maymuna dönmelerini emretmiştir. Yüce Allah kendisine hakkı ile inanıp, hakkı ile kulluk eden kullarının zümresine ilhak eylemesi temennisi ile hoşçakalınız
HADİSLERDLE HAYAT
SAVAŞTA GANİMET BİZDEN ÖNCEKİ ÜMMETE HARAMDI
Ganimet Savaşta elde edilen mallardır.Bizden önceki ümmetlerin ganimet paylaşması yasaktı. Hak Dine mensup olan Peygamberler Savaşıp, kazandıkları ganimet malları savaş sonrası gökten inen ateş ile yakılırdı. Ebu Hureyre"den rivayet edilen bir Hadisi şerifte efendimiz sahabei kiram ile birlikte oturmakta iken buyurmuşlar ki; sizden önceki Peygamberlerden biri savaşa gidecek oldu ve ümmetine şöyle dedi: Yeni evlenip, henüz gerdeğe girmemiş olanlar, ev yapıp henüz tavanını yapmamış olanlar, gebe koyun veya deve satın almış olup, onların doğumunu bekleyenler benimle savaşa çıkmasın. Bunların dışında ne kadar insan varsa tamamının savaşa katılma mecburiyeti olduğu buradan anlaşılmaktadır.
Savaş için yola çıkan peygamber ikindi vakti veya ikindiye yakın bir vakitte düşman memleketine ulaştılar, akşam kararıp, savaş yapmanın zorluğunu gören peygamber güneşe hitapta bulundu ve dedi ki ey güneş sen de emir kulusun ben de ey Allahım Güneşin batmasını tehir et diye dua etti, bunun üzerine Yüce Allah güneşi olduğu yerde tuttu ve batmadı.Yüce Allah Güneşin batmasına kadar kasabanın fethedilişini hak peygamberine nasip etti. Hak Peygamber savaş sonrası ganimeti toplayıp, bir araya getirdi ve gökten ganimeti yakmak için ateş indi, ancak inen ateş ganimeti yakmadı.Bunun üzerine peygamber ganimetin içerisinden alındığını anlayarak beraberinde olanlara İçimizden birisi ganimetten almış, onu yerine koysun dedi, ancak kimse ganimeti yerine koymayınca bu kez peygamber herkesi teker, teker yanına çağırıp, biat vermeye başladı, içlerinden bir tanesi biat alomak üzere peygamberin elini tutunca eli peygamberin eline yapıştı. Peygamber ona ganimetin kendisinde olduğunu ve yerine koymasını emredince denileni yaptı ve inek başına benzeyen bir baş getirdiler peygamber onu ganimetin içerisine koyup, yeniden ateş indi ve ganimetin tamamını yaktı.
Sahabei Kirama Allah Resülü bu olayı anlattıktan sonra buyurdu ki; Bizden önceki ümmetlere yasak olan ganimet bize helal kılındı, bunun sebebi aczimizi bilen yüce Rabbimizin bu zaafımıza yenik düşmemizden endişelendiğinden ahır zaman ümmetine kolaylık olması için ganimeti helal kılmıştır buyurmuşlardır.
Bütün hak dinlerin ortak bazı emirleri olamsına rağmen ahır zaman ümmeti olan bizlere Rabbimiz bir çok kolaylıklar ihsan etmiştir.Bunun nedeni bizden önceki ümmetlerin çoğunun helak olmasından üzülen Allahu Teala bizlere kolaylıklar ihsan buyurmuştur.Bir başka hadisi şerifte Allah Rasülü kulların her tövbe edişinde Allahu Tealanın ne kadar çok sevindiğini ifade edebilmek için şöyle tarif ediyor; Bir anne çocuğunu kaybettiği zaman onu bulmak için ne kadar üzülürse Allahu Teala da kulları ona isyan ettiklerinde o kadar üzülür, çocuğunu kaybeden anne onu bulduğu zaman ne kadar sevinirse Allahu Teala da kulu tövbe ettiği zaman o kadar çok sevinir. Demek ki yerleri ve gökleri yaratan Rabbimiz biz kullarından ona iman etme mecburiyetinden ziyade, onun rızasını alıp, onun emirlerini yerine getiren kullar olmamızdan mutlu olmaktadır.Rabbim hepimize onun rızasına uygun yaşamayı, cenneti ve cemali ile müşerref olmayı nasip etmesi temennisi ile hoşçakalınız
MENKIBELER
Zeynep'le annesi, o içinde her şey olan kitabı, yani Kur'ân'ı okumaya başladılar.
Önce annesinin ağzından bir fısıltı duyar gibi oldu Zeynep.
"Efendim?" dedi. Kendisine bir şey söylendiğini sanmıştı.
"Besmele çektim." dedi annesi. "Bismillahirrahmanirrahim."
Zeynep şimdi daha iyi duymuştu. "Dedem beni kucağına alırken de aynı şeyi söylemişti." dedi.
Annesi gülümsedi.
"Çünkü her işin başı 'Bismillah'tır. Her işe başlarken
'Bismillahirrahmanirrahim' deriz. Kur'ân okumaya başlarken de, yemek yapmaya başlarken de..."
Zeynepcik sormadan edemedi:
"Neden bismillah diyoruz ki? Sebebini tam anlayamadım."
Annesi gözlerinin içine baktı Zeynep'in. Bu bakış çok hoşuna giderdi.Annesinin gözlerinin içinde kendisini görebiliyordu.
Annesi anlatmaya başladı.
"Hani, hatırlar mısın, bir masalda, 'Açıl susam açıl!' deyince açılan bir kapı vardı. Kapı bu sözü söylemeden açılmıyordu."
Zeynep başını salladı. Annesinin gözlerinin içindeki Zeynep de salladı başını.
"Biz bu söze 'parola' diyoruz. Dün seyrettiğimiz filmde de vardı,
hatırlasana. Kapıya bir yabancı gelirse, parolayı soruyorlardı.
Bilemezse içeri almıyorlardı. Parolayı bilmeyen dışarda kalıyor,
yabancı ve düşman sayılıyor. Ama parolayı söyleyince, herkes dost olduğunu anlıyor ve sana öyle davranıyor."
Zeynep bütün bunların "Bismillahirrahmanirrahim"le ilgisini merak ediyordu. Gözlerini annesinin gözlerinden ayırmadan öylece durdu.Dudakları aralanmıştı meraktan.
"Bismillah da onun gibi bir parola işte!" dedi annesi. "Bir işi
yapmaya başlayınca, varlıklar âleminin kapısını aralarsın. Onların seni tanımasını, sana destek olmasını umarsın. O zaman bir işe başlar başlamaz, kendini tanıtman gerek. Onları ve seni yaratan Allah adına burada olduğunu söylemelisin. İşte 'Bismillah' diyerek, Allah'ın adıyla iş yaptığını hatırlatırsın, O'nun kulu olduğunu hatırlarsın,
O'nun izniyle hareket ettiğini söylemiş olursun. Yani, bu âlemin
parolasını fısıldamış olursun. Eğer parolayı söylemezsen, yabancı vedüşman sanılırsın. Bir bahçeye izinsiz girmek gibi bir şey bu! O zaman sana kapılar açılmaz, işlerin kolaylaşmaz. Parolayı söylersen kapılar açılır, yabancılık çekmezsin, hiçbir şey de sana yabancı ve düşmanmış gibi gözükmez.
"İşte biz de 'Bismillah' diyerek başlıyoruz okumaya; tâ ki Rabbimizin söyledikleri bize açılsın ve ne sorumuz varsa cevaplansın."
Zeynep, "Şimdi 'Bismillah' deyince Kur'ân'ın kapağı kendiliğinden mi açılacak?" diye sordu.
Annesi bu masumca soruya tebessümle karşılık verdi. Biraz gülüştüler.
"Aslında, evet!" dedi annesi. "Biz Allah adına açacağız Kur'ân'ı ve o da bize sırlarını açacak, sorularımızı cevaplayacak."
"Hadi var mısın?" dedi annesi. Elinden tuttu Zeynep'in.
Kur'ân'ın ilk kapağını Zeynep'in minik elleri kaldırdı. Ama önce
parolayı söyledi: "Mismillah!"
Senai Demirci