Hasta olmaya gör!

Süleyman Soylu

AAH!!!.. AH! İnsanoğlu hasta olmaya görsün! Hele hele "Yurdum insanı"nın dünyası alt üst oluyor. Birkaç gün önce başlayan baş ağrısı mide bulantısı, kusma ve yoğun ishal durumuyla evde yatağa bağlı kaldım.

3 gün gibi bir zaman ailemin tüm çaba ve gayretlerine rağmen iyileşemedim. Acilen hastaneye kaldırılmak zorunda kalındım. Samsun Gazi Devlet Hastanesi'ne getirildiğimde gördüğüm; yoksul ile varsılın hastalığı arasındaki farkı hemen gözlem önüne seren olaylar ve zorluklarla karşılaşmamak mümkün değil.

Demem o ki; hastalığını evinde özel imkanlar özel doktorlar dahilinde veya özel ihtimam gösterilen hastanelerde tedavi ettiren "zatı- muhteremler akla geliyor" değilmi ki, bu "zatı-bujuva" çevrelerinin "özel" ayrımcılığından doğan bu çarkı bozuk adaletten yoksun düzen demokrasi diye yutturuluyor.

yani hasta insanoğlunun can pazarındaki karadenizlinin deyimiyle bu "ayrumgayrum" niye? Bir yanda özel hastaneler öte yanda "sıradan hastaneler".

Akşam sularıydı saat 18.00 günlerden cumartesi dolmuş taksiyle Gazi Devlet Hastanesi'ne kaldırıldım. Hastane girişinden eşimin yardımıyla içeriye girdim. Halsiz ve bitkin bir haldeydim sendeliyordum. Fakat bir allahın kulu görevli, yardım etse derim? "Hak getire" Bir güvenlik enflasyonudur gidiyor. Neyin güvenliği hastanenin mi hastanın mı?

Yorgun eşim alicebap bir davranışla yardımdan umudu kesip son bir gayretle tekerlekli sandalyelerden birini kaptı geldi. Hastanede kendi işimizi kendimiz görüyorduk. "Namerde muhtaç olmamak için" Ben yerleşmeye çalışırken tekerlekli sandalyeye kalan gücümle eşimde ilerdeki hasta kayıttan sıra kapma gayretine girdi.

Hastanenin acil bölümü gittikçe artan bir hasta yoğunluğu içindeydi. Sistemin acımasızlığından dolayı sayıları yetersiz olmasına rağmen, hemşirelerin gayretleri takdire değerdi. Gazi Devlet Hastanesi'nin acil servisinde hastaların mağduriyetini kimse engelleyemiyordu. Bir karmaşadır aldı başını gidiyor. Pastırma sıcaklarından sonra havaların birden soğumasıyla hazırlıksız yakalanan halk kesimlerine bir de "ucuz tavuk dönerden zehirlenenler eklenince" hastanenin halini bir düşünün!...

Onca yoğun hastadan sonra doktor bulabildik. Tahliller, laboratuar bekleyişleri, gidiş gelişler!...

Sevgili eşimin gayretleriyle bir taraftan "su yoluna gitmek için" ben kendimi tutmakla tutmamak arasında sıkıntıya düştüm. Kolay değil ki bağırsaklarım beni dinlemiyordu. Fakat ne göreyim Gazi Devlet Hastanesi'nin tuvaletleri arızalıydı. Tuvaletlerin bay-bayan kapılarında el ile yazılmış arızalıdır kağıtları vardı. Yanı başınada "aşağıda" yönlendirmesi eklenmişti.

sandalyeden indim eşimin yardımıyla uzun bir merdiven dönüşünden sonra, labirent görünümlü zemin kattaki tuvaletleri bulduk, birkaç kişide sonra kendimi içeriye zor attım.

Tekrar yukarıya çıktığımızda tekerlekli sandalyemiz yerinde yoktu. Uzun uğraşlardan "her yurdum insanının çektiği" bu eziyetler neticesinde şükür ki iki torba serum yedikten sonra, serumu değiştirmek ve çıkarmak ne mümkün? Bir tek hemşirenin görev yaptığı bölümde hemşireyi yakalamak uyanıklığı gerektiriyordu. "Yurdum insanı"nın tedavi için geldiği devlet hastanesinin acil bölümünün hali böyleyken hastanelerimizin kimlerin elinde olduğunu anlamak zor değildir sanırım. "İntaniye dokturunun" verdiği ilaçlardan sonra bırakıldım. Yine cefakar eşimin yardımıyla Gazi DEvlet Hastanesi Acil bölümü maceram son buldu ve evimin özgürlüğünde iyileşmek üzere yola çıktım.

Bazı "han-zadeler" diyebilirki; özel hastaneye gitseydin! Onlara şunu diyebilirim; İNSANOĞLUNUN İNSAN OLMAKTAN DOĞAN NİTELİĞİ SADECE "İNSANLIK" İÇİNDİR.
    acil şifalar dileğiyle!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.