Peygamberimiz ilk ve son olarak yapmış olduğu, adına da “Veda Haccı” denilen hac ibadeti esnasında, Arafat’ta sunduğu hutbesinde, adeta ashabıyla vedalaşmıştır.
Bu nedenle de bu hutbeye “Veda Hutbesi” denmiştir. Veda Hutbesinde, ashabına seslenen Peygamberimiz, bir daha bir araya gelemeyeceklerini de ifade etmiştir.
Son ayetlerden olan, “…dininizi tamamladım, size din olarak da İslamı seçtim” ayeti celilesinin nazil olmasıyla Peygamberimizin vefat haberinin geldiği hususu ashab arasında konuşulmaya başlanmıştır.
Hz. Ebu Bekir’in duyduğu bu mesajlardan sonra ağlayarak, göz yaşıyla, “artık Hz. Muhammed aramızdan ayrılacaktır, bu söyledikleri bizimle vedasıdır” anlamına gelecek ifadelerle duygusunu arkadaşlarıylapaylaşmıştır.
Hac dönüşü Medine’ye gelen Peygamberimiz rahatsızlanmış ve yaklaşık iki ay sonra Cennetül Baki mezarlığına giderek dua ve niyazda bulunmuştur. Bu ziyaretinden bir gün sonra rahatsızlığı artmış ve yaklaşık on üç gün ateşli bir hastalık yaşamıştır.
Bu süre içerisinde yanına ziyaret için gelenlere irşat ve tebliğini de ihmal etmemiş, ziyaretçilere öğütler vererek, kendisinin de insan olduğunu ve her insan gibi öleceğini hatırlatarak, ölümünden sonra eski cahiliye dönemine dönülmemesi hususunda uyarılarda bulunmuştur.
Kul hakkı konusunda çok hassa olan Peygamberimiz, hem kendi hassasiyetinin gereği, hem de kul hakkı ile ilgili hususun önemini ümmetine hatırlatmak bakımından, ölümüne birkaç gün kala ashabını toplayarak :
“–Ey insanlar, kimin sırtına kamçı vurmuşsam, işte sırtım gelsin vursun; kimin bende alacağı varsa, işte malım gelsin alsın. Bana en yakın olan dostum, burada benden hakkını isteyen veya gönül hoşnutluğuyla helal edendir. Ben Rabbime yüz akıyla kavuşmayı umuyorum –Allah beni dünya ile kendi katı arasında özgür bıraktı. Bu kul, Allah katında olanı tercih etti” buyurarak ölüm vaktinin geldiğini ashabına bildirmiştir.
Son bir iki günde hastalığı ağırlaşan Peygamberimiz namaz kıldırmak üzere yerine Hz. Ebu Bekir’i tayın etmiştir.
8 Haziran 632 günü Peygamberimizin rahatsızlığı biraz hafiflemiş, sabah namazında evinin kapısını mescide açarak Hz. Ebu Bekir’in imamlığından kılınan sabah namazını izlemiş ve
duygulanmıştır.
Aynı gün öğle vaktine doğru tekrar ateşi yükselen Peygamberimiz, su ile yüzünü gözünü serinleterek ateşinin düşmesini sağlamaya çalışmıştır. Bir taraftan da, “–La ilahe illallah… Ölümün de şiddetlisi var… Allah’ım günahlarımı bağışla, bana merhamet et, beni yüce dosta kavuştur.” diye dua ve niyazda bulunmuştur.
Dizinin dibinde ağlayan kızı Fatıma’ya; “–Üzülme kızım, baban bugünden sonra bir daha hiç acı ve üzüntü çekmeyecek” diyerek adetebiraz sonra gerçekleşecek ölüm haberini vermiştir.
13 Rebiulevvel 11 (8 Haziran 632) tarihinde Pazartesi günü “Refiki Alaya / Yüce Dosta” diyerek vefat etmiştir. Son sözleri de bunlar olmuştur Peygamberimizin.
Mahşerde ümmetine şefaat edeceğini umduğumuz Peygamberimize, ahiret hayatında komşu olmayı her Mü'min arzu edecektir. Bunun için de sünnet yolu, hayat şekli olmalıdır.
Peygamberimizin ölüm yıl dönümünü duygu ile hatırlama yerine, ibadete dönüşecek bir tefekkürle geçirmek; en güzel değerlendirme şekli olacaktır.