İnsan hatadan dönebilir, ama mezardan dönemez. Soljenitsin
Hayatımızda bazen, arkadaşlarımız arasında kırgınlıklarımız küslüklerimiz olmuştur. Çok ufacık bir sebep yüzünden günlerce, aylarca hatta yıllarca bile küs kaldıklarımız olmuştur. Benimde başımdan daha önceki çalıştığım kurumlardan birinde buna benzer iki olay yaşadım. Paylaşmak istiyorum: Mesai arkadaşlarımdan ve iş arkadaşlarımdan iki kişi var ki, hiç unutamam. O kurumun sorumlusu bendim. Yanımda çalışan arkadaşım benim söylediğim talimatın tam aksi bir iş yaptı. Karşılığında çok olumsuz bir durum ortaya çıktı. Bu yüzden o arkadaşı ikaz ettim ve o işi üzerinden alarak bir yıl ona hiçbir iş vermedim. Sadece kenarda bekledi. Bir yıl küs olarak birbirimize hiç selam vermedik. Bir yıl uzun bir zaman...Sonra bir gün aklıma geldi. Ben o arkadaş için ne yaptım. Ona hiç dua ettim mi? diye kendi kendimi sorguladım. Gece yarısı o arkadaş için Allah'a yalvardım. Dua ettim. Onun hatasını anlayıp bir daha böyle durumlara düşmememiz için uzun uzun yalvardım. İnanın ertesi günü bu arkadaş yanıma geldi. Boynuma sarıldı. Kendisinin çok hatalı olduğunu bir daha aynı şekilde davranmayacağını barışmak istediğini söyledi. Boynumu bırakmadı. Sonunda barıştık. Ve o arkadaşımla aynı yerde üç sene daha çalıştık. Sevgi ve saygı çerçevesinde birbirimize hep destek verdik. Hiç küs olmadık. Diğer arkadaşla yaşadığım da buna benzer bir olay anlatmama gerek yok. İnsana en zor gelen nedir biliyor musunuz? İnsan küs olduğu ve sevmediği kişi için dua edebiliyor mu? Onun iyiliği için Allah'a yalvarabiliyor mu? Eğer bunu yapabiliyorsa gerçekten o kişi haklıdır. Ama yapamıyorsa, sevmediği kişi bile olsa ona dua edemiyorsa, hiç boşuna şeytan gibi avane aramasın, o haksızdır. Haklı olan insan hiçbir zaman başkalarından yardım beklemez. Başkalarını kendisinin haklı olduğunu, çeşitli entrikalarla, yalan dolanla kandırmaz. Haklı olan her kim olursa olsun, sevmediği insan için bile dua edebilen insandır. Ben haklıyım neden dua edeyim? diyorsa hiç boşuna çırpınmasın, ne olduğu meydandadır.
Rakibinizle mertçe mücadele edin. Kaba tabirle belden aşağı vurmayın. Unutmayın ki iftira ve belden aşağı vurmalar, sizin başkası için aklınızdan geçenler, sizin içinizde olan olmasını istediğiniz ahlaksızlıklardır. Ben düşmanımın bile mert olmasını isterim. Sırtımdan bıçaklayanı Brütüsleri hiç sevmem. Ama sevsem de sevmesem de mutlaka var olacaklardır, vardırlarda!...
Bugüne kadar hiç kimseyi düşman olarak görmedim. Görmeyeceğimde. Çünkü, beni sevmeyen düşmanıma o şerefi veremem, vermem. O'nun şerefsizliği kendine yeter ve artar bile. Ama ben, beni düşman olarak gören sözde dostlarıma da dua ediyorum.
İnsanlar haklarını çok güzel bilirler ve ararlar. Ancak ne yazık ki haklarını bildikleri gibi HADLERİNİ bilmiyorlar. Ama bir gün mutlaka hadlerini bileceklerdir.
Sevgili dostum Mustafa Bey'den izniyle bir alıntı yapmak istiyorum: Nerede olursa olsun zalime acıma. Ona acımak dünyaya zulmetmek demektir.
Sevgili kardeşim ne kadar doğru söylüyorsun...
Asıl sır yolun sonuna ulaşmak değil, o yolculuktaki niyettir.
Çok değerli dostlarım...Niyet o ameli işlemek gibidir. Yapamazsanız bile...Üzülmeyin. Karınca haca gitmeye niyetlenmiş. Yolda nereye gittiğini sorduklarında verdiği cevaba gülenlere: Oraya ulaşamazsam bile bu yolda ölürüm ya, diye cevap vermiş. Aynı şekilde Hz.İbrahim A.S, Nemrut tarafından ateşe atıldığında gagasıyla su getirip ateşi söndürmeye çalışan bülbül yavrusuna: Senin getirdiğin su nedir bu ateşin yanında? diye sorulduğunda: Biliyorum elbette söndürmeye yetmez ama hangi taraftan olduğum anlaşılmaz mı? Yüce Allah benim hangi taraftan olduğumu bilsin yeter. Zaten İbrahim Peygamberi koruyacak olan da O'dur diye cevap verir.
Dostların azı kıymetli olur. Dost görünüp riyakar olan çok dostlardan! Az olan gerçek dostlarıma minnettarım.
Bir hatayı iki defa tekrarlamayan insan, en mükemmel insandır.
A. Einstein
Gerçek dostlarıma güzel bir hafta sonu diliyorum.