Gazeteciliğin en önemli ve sorumluluk gerektiren tarafı, yazı yazarken veya haber yaparken; insanların onurunu zedelemeden, doğru, evrak ve belgeye dayanması zorunluluğudur.
Bu nedenle de, ısmarlama, belgeye dayanmayan, asparagas haber yapan gazetecilik anlayışının ömrünün çok kısa olacağı kanaatindeyim. İnsanlar, başkalarının canını acıtıyor ise; onu da korkmadan, çekinmeden haber yapmanın topluma hizmet niteliği taşıdığını iyi biliyorum.
Şimdi yazacaklarımla ilgili bir kısım arkadaşlar, olayları kişiselleştirdiğimi düşünebilir. Ancak yaşanan gerçekleri, delil göstererek, doğruları gözler önüne sermenin daha doğru olacağını düşünüyorum.
Dünkü yazısında bizim Cemiyet Başkanı, OMÜ Rektörlüğü'ne yeni atanan Prof. Dr. Hüseyin Akan hakkında geçmişte kendisine yönelik yapılan bazı yanlışlarla ilgili hatırlatmalarda bulunmuş. Buna dair gösterdiği örneğindeyse; yaptığı televizyon programında adı geçen ve hiçbir suçu olmadığı halde, hırsızlıkla suçlanıp görevden alınan bir daire başkanının ertesi gün yanına gelerek onun; "Hırsızlık yapmadığımı sizin ağzınızdan duymak ne güzel." deyip ağladığını, kendisinin de duygulandığını, iftiranın lekesini çıkarmanın kolay olmadığını belirten ifadeler kullanmış.
Çok güzel. Sizi tebrik ediyorum. Ancak, eğer böyle insani duygulara sahipseniz, daha günler önce Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz gazetenizin, Sayın Prof. Dr. Hüseyin Akan'la ilgili aslı astarı olmayan, birileri tarafından ısmarlama haber yapmasına ne diyeceksiniz.?
'Tozlu Dosyalardaki İddialar' başlığı altında yaptığınız iftira dolu, sırf insanları karalamak adına yapılan haberi, kamuoyu daha unutmadı. Yoksa bu haberi DENGE gazetesi yaptı da siz aksini mi ispat ettiniz?
O haberleri size getirip yapılmasını isteyenlerin, DENGE gazetesinde de haber yapılmasını istemediğini mi sanıyorsunuz? Ama siz, bu tür ısmarlama haberleri yapmaya alışıksınız. Zira 24 Nisan 2007 tarihinde A Takımı davasında yapılan tutuklamaların ardından, fos çıkan iddialar üzerine; soruşturmayı yapanlar zor durumda kalınca olayı ihale dosyalarına çevirip,bir ay sonra da, iki arkadaşımız daha tutuklanınca ertesi gün manşet haberiniz 'Çete kurmaktan yargılanacaklar' şeklinde olunca size haber gönderip, "Neden yaptınız bu aslı astarı olmayan haberi?" diye sordurduğumuzda, "Birileri bizden bu haberi istedi de ondan yaptık." diyecek kadar ilkeli ve duygusal davrandınız.
Yetmedi, bizzat kendi oğlumu , "Basın açıklaması hazırladık, haber yapalım." diye gazete patronunuza gönderince çocuğa etmedik hakaret bırakmadı.
95 gün kaldığımız cezaevinin penceresinden, patronunuzun özel imar aldığı (zamanı gelince bu konuya da değineceğiz) hastane inşaatının vinç kulesini seyrettik. Zat-ı Muhterem, sık sık cezaevi müdürünü ziyarete gelmesine rağmen, bir kez olsun ziyaretimize gelme lütfunda bulunmadı.
Ama sizlere dua ediyorum, sayenizde gazete sahibi oldum ve toplum, olayları bizzat birinci ağızdan öğrenme fırsatını buldu ve bulacak da. Kurulduğumuz günden bugüne kadar yaptığımız gazetecilik, bugünden sonra yapacağımız gazeteciliğin teminatıdır. Korkumuz sadece yüce Yaradan'dan ve vicdanımızdandır. Bunun dışında ne gelirse gelsin vız gelir, tırıs gider...