Her yıl kıştan ilkbahara ve ilkbahardan yaza geçerken artan soğuk algınlığı, nezle ve grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonu (ÜSYE) vakalarını değerlendiren Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Remzi Doğan, hava değişikliğinin hastalıkta direkt etkisinin olmadığını, hastalığı virüslerin yaptığını söyledi.
“Hava değişimi vücudu virüse açık hale getirir”
Hava sıcaklıklarındaki değişikliklerin sadece vücut direnci üzerinde ve vücudu hastalıklara açık hale getirmekte etkisi olduğunu kaydeden Doç. Dr. Doğan, “Mevsim geçişlerinde hasta olmamızın nedeni havanın kendisi değildir. Hastalığı virüsler yapar. Soğuk algınlığı virüsleri mevsim geçişlerinde hızla çoğalarak soğuk algınlığına neden olur ve mevsimsel üst solunum yolu enfeksiyonlarına (ÜSYE) yakalanan insan sayısını artırır. Ayrıca vücudunuz belirli bir sıcaklıkta fonksiyonlarını yerine getirir. Mevsim değişikliği sırasında vücudumuz kendini yeni sıcaklık durumuna uyarlamaya zorlanır, bu da onu virüslere ve enfeksiyonlara karşı oldukça duyarlı hale getirir” diye konuştu.
“Yetişkinler yılda 2 ila 5 kez soğuk algınlığı geçirir”
Soğuk algınlığının tipik olarak burun tıkanıklığı ve akıntısı, boğaz ağrısı, öksürme ve hapşırma gibi semptomları olan hafif bir üst solunum yolu enfeksiyonu olduğunu kaydeden Doç. Dr. Doğan, “Yetişkinler yılda 2 ila 5 kez, çocuklar ise yılda 7 ila 10 kez soğuk algınlığı geçirebilir. Çok sayıda virüs ÜSYE'ye neden olabilir. Rinovirüsler yani soğuk algınlığı virüsleri, tüm solunum yolu enfeksiyonlarının yaklaşık yüzde 30 ila 70'inden sorumludur. 100'den fazla farklı rinovirüs türü olduğu için tekrarlayan enfeksiyonlar çok yaygındır. COVID-19’a neden olan SARS-CoV-2 virüsünü de kapsayan Koronavirüs ailesi, ÜSYE'nin ikinci en yaygın nedenidir ve vakaların yüze 7 ila 18'ine neden olur. Bunların dışında da ÜSYE’ye neden olan birçok virüs türü vardır” şeklinde konuştu.
Hastalanmamak için nelere dikkat etmeli?
Doç. Dr. Doğan, mevsim geçişlerinde artan üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmanın yollarını ise şöyle açıkladı: “Beslenmemizde C vitamini açısından zengin gıdaların (kırmızı tatlı biber, portakal, greyfurt, çilek, brokoli, süt ürünleri, tam tahıl, patates, bitter çikolata… vb.) ve çinko içeriği yüksek yiyeceklerin (hindi, kırmızı et, tavuk, deniz ürünleri, badem, kabak çekirdeği, antepfıstığı… vb.) tüketilmesi önerilir. Bunun yanında en çok kullanılan ve aynı zamanda en önemli tavsiye yeterli su içimidir. Yeterince su içmek tüm toksinleri atmanıza yardımcı olacaktır. Dahası, burun geçişlerinizi ve boğazınızı nemli tutarak bakterilerin ortalıkta dolaşmasına izin vermez. Ek olarak, vücuttaki mukusu temizlemek için yeterli derecede su içmek gerekir. Bu nedenle, sağlıklı kalmak için her gün en az 8 bardak su tüketilmesinde fayda var.”
“Hijyene dikkat çok önemli”
Bu dönemlerde hijyene dikkat etmenin de büyük önem taşıdığını vurgulayan Doç. Dr. Doğan, şöyle devam etti: “Eller başlıca enfeksiyon kaynağıdır. Eller, gün boyunca temas edilen birden fazla yüzeyin bir sonucu olarak bol miktarda mikroplara maruz kalır. Ellerimizi ağzımıza, gözlerimize ve kulaklarımıza götürürsek, mikropların ve virüslerin vücudumuza girmesine zemin hazırlamış oluruz. Bu nedenle, hastalanmayı önlemenin en iyi yollarından biri olduğu için, özellikle yemek yemeden önce ellerimizi uygun şekilde yıkamalıyız. Gerektiğinde alkol bazlı el dezenfektanları da iş görür. Ilık suyla gargara yapmak da üst solunum yolu hastalıklarını önlemeye yardımcı olur. Bu, ağızda ve boğazda kalmış olabilecek bakterileri temizlemenin çok basit bir yoludur. Gargara için musluk suyunu önerebiliriz, çünkü az miktarda da olsa klor içerdiği için mikropları uzaklaştırmada daha iyi bir yardımcıdır. Musluk suyunu 60 saniye boyunca ağızda gezdirip tükürmek iyi bir yöntemdir.”
Egzersiz ve giyime dikkat!
Bağışıklık sistemini güçlendirmenin etkili bir yolunun da egzersiz olduğunun altını çizen Doç. Dr. Doğan, “Kış mevsimi insanı bir tembellik dönemine sokmuş olabilir, ancak özellikle mevsimler değişirken egzersize geri dönmek gerekir. Egzersiz yapmak kan dolaşımını iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu, hastalıkları uzak tutabilir. Fiziksel aktivitenin mevsim değişikliği ile ilişkili en yaygın hastalıklardan biri olan soğuk algınlığının süresini azaltabileceği de belirtilir. Ayrıca mevsim geçişlerinde bir süre daha sıcak tutan giysiler giymeye devam edilmelidir. Bu dönemlerde sıcaklıklar daha yüksek olabilir, ancak bu, soğuktan korunmayı bırakabileceğimiz anlamına gelmez. Aniden yazlık giysilere geçmek bizi hasta edebilir” dedi.
“Kaliteli uyku önemli”
Doç. Dr. Doğan, kaliteli uykunun önemine de dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: “İyi bir gece uykusu, sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürmede çok önemli bir görev görür. Hastalanmaktan kaçınmak için düzenli bir uyku programı uyguladığımızdan emin olmamız önemlidir. Uyku alışkanlıkları ve süresi hem zihinsel hem de fiziksel sağlık üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Mevsim geçişlerinde geceleri 7 saatten az uyumak, bağışıklık sistemimizi düşürerek bizi soğuk algınlığı ve gribe yakalanmaya yatkın hale getirebilir.”