HAYAT MEKTEBİMDE KAZANDIĞIM SERMAYE

Saygıdeğer okurlarım, bunca zamandır gazetemizin köşesinde kimilerine göre olumlu kimilerine göre olumsuz bana göre de düşüncelerimi yazdım. Fakat yazarken hiç kimseyi veya herhangi bir kurumu hedef almadım. Zaten almam da kendi düşünceme göre mümkün değil. Çünkü hiç kimsenin burnunun kanamasını istemem. Bana ve sevdiklerime yapılmasını istediğimi hiç kimse hakkında düşünmem, ben kendimce. Sizler zaman zaman gazetenin köşesinden, zaman zaman internetten köşemi takip ediyorsunuz ki internetten baktığımda 500–600 kişi tarafından internetten okunmuş yazılarımız. Onun içindir ki kendimde kamuoyu adına bir sorumluluk adına kendimi tanıtma ihtiyacı hissettim.  Bir görme engelli babadan ve çoluk çocuğunun rızkı için (bizler için) tarlasında tabanında çok çalışıp şefkatle büyüten bir anneden 02.02.1966 yılında Samsun"da doğmuşum. İlkokulu Kurugökçe köyünde ortaokulu Atatürk ortaokulunda bitirdikten sonra 19 Mayıs lisesinde öğrenimimi yarıda kesmek mecburiyetinde kaldım. O niye? Sınıfın en ön sırasında oturmama rağmen yazı tahtasını takip edememek, kitap okurken eğilerek ve zorlanarak okumak benim öğretim hayatımı yarıda kesmeme (genetik olarak babamdan görme engellilik başladığından) neden oldu. Fakat yaşam devam ediyordu. Bazı iş yerlerinde (mağazalarda) çalışmaya başladım. Ticareti düşünüyordum. Birçok mağazada tezgâhtarlık yaptım.  Ve sanayide mobilyacı çıraklığı da yaptım. İnadına görüyorum ben diyordum. Yine görüyorum fakat % 5. Bilemedin % 7,5. Moralim çok düzgünse %10. %11 olması mümkün değil.

 Rahmetli babam askerlik yaşım gelmeden ve önümde ağabeyim olmasına rağmen beni evlendirmeye kalktı. Peki neden? Orasını da sizler bulun. Çünkü askere gitmeyecektim, görme problemim herkesçe bilinecekti ve bana kimse kızını vermeyecekti. İnadına askere de gittim 7 aylık askerlik sonucunda kendimi daha fazla gizleyemedim. Çünkü komutanım hedefte mermi istiyordu. En sonunda komutanım ben hedefi vuramam çünkü orayı görüp hedefi seçemiyorum. O zaman ki zamanda 100 metrelik atış vardı. Komutanım üsteğmen İbrahim ÖZ “öyle bir problemin varsa viziteye çık bir an önce kendini kabullen hayata başla.” Dedi.
 Çorlu askeri hastanesine belki çürük raporu vermezler umuduyla gittiğimde heyet sonucu askerliğe elverişli değildir raporu almıştım. Üsteğmen İbrahim ÖZ “madem sen bu zamana kadar severek askerlik yaptın bu rapordan sonra hemen terk etmek yerine istediğin kadar kalabilirsin” demesine rağmen bir hafta nizami askerliğimi devam ettirip baktım olmuyor böylece er meydanını erken bırakmak mecburiyetinde kaldım.
 Evlendim fakat gelir yoktu. Köye döndüm 3 yıl tütün yaptım. Ne sapanım var ne de tütün yapacak araç gerecim. Taktık takıştırdık, geçimi sağlamak için tütün, ekmek yemek için buğday, günlük gıdamı sağlamak için de bahçemi yaptım. Fakat başarılı olamadım çünkü tütünü yapamadım temel ihtiyaçlarımı karşılamak mecburiyetindeydim. Tütün satışında tekele para almaya geldiğimde alacak param olmadığı gibi bir de kooperatife borçlu kalıyordum. Fakat büyüklerden görmüştük ki tütün parası alındığında lokantada bir yemek yenirdi. Fakat lokantada yemek yemeği bırak, geri dönmeye para yoktu. Çünkü kooperatife borçlu kalmıştık. Bu iş olmuyordu. Yaşam gittikçe çekilmez bir hal almıştı. İş bulmam lazımdı. Bir de kızım dünyaya gelmişti ki sigortalı bir iş bulmam lazımdı. O zamanın Samsun belediyesine iş başvurusu yaptım. Belediyede iş olmadığını ancak valilikle birlikte bir ilk adım LTD. adı altında bir şirket kurulduğunu ve bu şirketinde temizlik işleri yaptığını çalışmak istersem asgari ücretle temizlik işçisi olabileceğim söylenmişti ki hemen kabul ettim. Fakat gündüz çöpte çalışabileceğime utanıyordum. Gece çalışmak istedim bir süre gece çalıştım baktım ki oda olmadı gece görmem daha problemliydi gündüze geçtim. Samsun"un hemen hemen her cadde ve sokağında emeğim vardır, asgari ücretli bir işçi olarak. Mücadele şarttı. Çünkü hayat kavga ister. Daha sonra belediyeye odacı olarak çağırdılar beni. Oradan da servise geçtim. Ama hep asgari ücretliydim. Bakmakla yükümlü olduğum bir ailem vardı.
 Çiftçilik, ticaret, çöpçülük, memurluk derken 15 yılı sigortalı olarak doldurdum. Yine çok bir şey fark etmedi emekli oldum. İki defa başımı sokabilecek kendime ait bir evimin olmasını istedim. Taksitleri ödeyemediğimden ikisini de satmak mecburiyetinde kaldım. Boş duramazdım. Bir çok sivil toplum örgütleri içinde bulundum. Çünkü hep sosyal faaliyetler içinde bulunmuştum dernek başkanlığı, engelliler konseyi başkanlığı derken bugünde sizlerle birlikte güzel yurdumun gündemini takip etmeye başladık. Emekliyim, bir kızım iki oğlum ve beş nüfusa bakmakla yükümlü evimin babasıyım.  Bana göre hep mücadele ettim. Bu mücadeleyi verirken de hep tırnaklarımı kazıyarak çalıştım ve kazandım. Kazandım derken kazandığım emekli maaşım ve üç çocuğum bana göre onurlu bir hayat. Benim sermayemde bunlar. Bütün bunları sizlerle paylaşmak istememin nedeni kamuoyu adına düşünce ve fikir beyan edebiliyorsak öncelikle bu fırsatı bizlere verenlere şahsım adına ben teşekkür ederim siz değerli okuyucularımın da okudukları kişiyi beğense de beğenmese de tanımasını istedim. Bütün mal varlığım, onurum, sermayem ailemdir. Bugün de sorumlu bir vatandaş olarak her ay elektrik, telefon, su ve diğer ihtiyaçlarımı karşılarken de KDV"yi ÖTV" yi ve çeşitli vergiler ve dolaylı vergileri de ödeyen bir vatandaşım. Oldu mu böyle? Ne mutlu Türküm diyene. Saygı ve sevgilerimle ;