Geçenlerde İstanbul'dameşhur sahaflar çarşısını geziyordum. Kitap hastalığım olduğundan en çok sevdiğim yerdir sahaflar çarşısı. Orada kitaplar arasında tozlanmış belliki uzun zamandır aynı yerde duran yabancı ama Türkçe çeviri bir kitap elime geçti. Kitabın tozlarını üfledim pırıl pırıl bir kitap çıktı ortaya. Kitabı elim aldığımda inanın içini açmadan beni etkiledi sanki. Baştan birkaç sayfasına göz gezdirdim ve hemen kitabı aldım.
Kitabı okudum ve çok etkilendim. Tabir caizse tutuldum. Öğrencilik yıllarımda da beni Norveçli yazar KnutHamsun'un Açlık isimli kitabı çok etkilemişti. Ancak bu kitap çok daha farklı.Kitap 1960 yıllarda yazılmış. Bulgar kökenli bir yazarın yazmış olduğu kitapta ana tema: acı,keder,gözyaşı,fedakarlık üzerine kurulmuş. Okudukça kendimden geçtim. Kitapta bahsi geçen kahramanımız Sultan Hanım insanlara adeta ders veriyor. Sizlerle bir kısmını paylaşmak istedim. Kitap çok eski basım ve bir nüshasıda kaldığını sanmıyorum.
Sultan Hanım mutlu bir evliliği olan çocuklarına çok düşkün orta yaşlarında çok kibar bir hanım. Çocuklarının üzerine titreyen onlara zarar gelmemesi için her türlü fedakârlığı yapan onlara hayata hazırlamaya çalışan ce dimdik ayakta durmasını bilen bir kadın.
Kahramanımız mutluluğunun en güzel çağında bir kazada eşini kaybeder. Çok acılar çeker. Yılmaz. Yıkılmaz. Çocukları için yaşamayı kafasına koyar. Çalışır değişik işlerde. Yaptığı fedakârlığı anlatmaya kalksam bu yazı makale olmaktan çıkar ROMAN olur. Tabii buda benim hayatımın ROMAN ı olur. BU kitapta geçen olaylar çok etkilendim ve hayatıma ayrı bir anlam kattı. Herkes kendine göre mutlaka çok acılar çekmiş olabilir. Allah dağına göre kar verir derler ya. Öyle işte. Sultan Hanımın hayatını okurken kendi hayatım bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Belki birebir olmasada çektiğim acılarla paralellik gösteren birçok ayrıntı yakaladım. Ve dedim ki işte hayatının romanını Bulgar bir yazar yazmış. Belli yerlerini dönüp dönüp okudum. Sultan Hanım' ın konuşmalarındaki kibarlığını gördüm, hissettim. Baktım bir başka bölümde hırçınlığını yaşadım. Bir başka bölümde duygusal ağlayan hallerine şahit oldum. Derdini kimseye söylemeden geçirdiği koskoca bir ömrün yarısı. Kendiside yakın dostuna ifade ettiği gibi kadınlığını tamamen unutmuş, daha doğrusu kadınlığı küllenmişde farkında değil. Ama karşısına çıkan o yakın dostum dediği kişi ona kadınlığını hatırlatmış. Acılarla yaşanamayacağını söylemiş, ama yavaş yavaş onu incitmeden.
Sonunda o yakın dostum dediği nerden geldiği kim olduğunu bile tam bilmediği kişi ile aralarında -tamamen unuttuğu-bazı duygular hissetmeye başlamış. Çok korkmuş, ben ne yapıyorum diye kızmış ama kendine engel de olamamış.
İşte roman bu şekilde devam ediyor gidiyor.
Sonu mu nasıl bitiyor. İnan bende çok merak ettim sonunu, sürpriz bir şekilde bitiyor. Ama müsaade edin de sonunu ve romanla ilgili diğer anlatacaklarımı bir sonraki yazıma bırakayım.
Hoşçakalın sağlıkla kalın..