HAYATIN İÇİNDEKİ MATEMATİK -2-
Merhaba sevgili matematik tutkunları. Bugün geçtiğimiz Çarşamba günkü yazıya devam etmek istiyorum. İnanın bu günün gelmesini ve oldukça ilginç bulduğum bazı tespitlerle birlikte sizlerle buluşmayı iple çektim.
Cuma günkü yazıda matematikle ilgili iki temel yaklaşımdan bahsetmiştim. Bunlardan birincisi matematiğin gerçekte var olamadığı ve insan zekasının bir ürünü olduğu yönünde idi. Bu konuyu Matematik Korkusu başlıklı makalemde işlemiştim. İkinci teori ise matematiğin aslında var olduğu ve insanın diğer bilimlerde olduğu gibi onu zaman içinde keşfettiğidir. Geliniz bu ikinci teoriyle ilgili ilginç tespitleri paylaşalım:
Matematiğin gerçekte var olduğunu savunan teoriyi destekleyen pek çok kanıt var doğada. Bir matematik bilimci Matematik tanrının doğaya bıraktığı ipuçlarıdır. diyor. Örneğin bir ay çiçeğinin çekirdekleri, bir sağa bir sola doğru sıralanmış, logaritmik sarmallar şeklinde olup, bunların sayısı iki ardışık Fibonacci sayısı kadardır. Örümcekler milyonlarca yıldır, hiç hatasız düzgün çokgensel bölgeler şeklinde ağlarını örerler. Arı petekleri düzgün altıgendir. Şekli ne olursa olsun herhangi bir kabın içine dolduracağınız sıvının miktarı kabın iç hacmi kadardır ve oda kabın taban alanı ile yüksekliğinin çarpımı ile hesaplanır. Bu hesap ise hiç şaşmaz. Doğadaki elementlerin yapılarındaki ( atomlarındaki ) proton, nötron ve elektronların sayıları hiç hatasız değerlerdir ve bunlar için hiç şaşmayan matematiksel formüller üretilmiştir. Genetik biliminde kullanılan gen haritaları sayısal değerlerle doğru orantılıdır.
Zaman ilerledikçe ileri teknoloji sayesinde matematiğin çok soyut kavramları bile kullanım alanı bulabiliyor. Öneğin üniversitde matematik bölümünde okuyanlar bilirler, Diferansiyel Geometri diye bir dersimiz vardır. Bu derste üç boyutun dışında sonsuz boyutlaradan bahsedilir ve üç boyutlu dünyamızda var olmayan , üç boyutlu duyularımızla algilayamayacağımız cisimlerin matematiksel uzaylardaki hacim ve alan hesaplamaları yapılır. Bu cisimler döndürülerek dönel cisimler elde edilir, dönel halde olan cisimlerin alan ve hacim hesaplamaları yapılır vesaire.(Bu konular yüksek teknoloji için gerekli bilgiler) Aslında bu cisimler sadece, dünyamızda bulunmuyor. Fakat evrende var yani başka boyutlarda. Bir gün insanoğlunun yüksek tekoloji sayesinde bu kavramları somutlaştırabileceği düşüncesi bir matematikçi olarak beni çok heyecanlandırıyor. Ünlü matematikçi Nesin"in Matematik doğanın ve evrenin yasalarını ve mantığını anlamaya çalışan ve bunda da çok başarılı olan bir bilim dalıdır bir uğraştır. diyen sözleri bu düşünceyi doğrular mahiyette.
Her neyse bu kadar soyut kavramlara şimdilik dalmayalım.Ha bunlar ne işe yarıyor diyeniniz varsa hemen söyleyeyim: İnsanoğlunun ve dünyanın geleceği yüksek bilim adamlarının yapmış olduğu çalışmaların başarısına bağlıdır. Onlar çalışırlar, keşfederler biz sade insanlarda bu keşiflerin nimetlerinden faydalanır daha kaliteli , daha sağlıklı yaşamlara kavuşuruz.
Artık günümüz dünyasında öğrencilere matematiksel düşünme yeteneği kazandırmak olmazsa olamaz bir unsur olmuştur. Öğrenciler bu sayede hayat için çok işe yarar bir kabiliyet olan sebep-sonuç ilişkisi kurabilme yeteneği kazanırlar. Tümevarım, tümdengelim, analiz etme becerileri edinerek hayatı ve olayları doğru yorumlama, akıl yürütme ve yargıda kolaylık gibi ,kararlılık gibi kaznımlara sahip olabilirler.
Matematik teorik olarak düşünüldüğünde , yapısı gereği diğer bilimlerden çok farklı olmakla birlikte, diğer bilimleri anlamamızı sağlayan çok işe yarar bir araçtır.kendi içınde soyut kalmakla birlikte, aslında hayatın her aşamasına uyarlanabilen pozitif bir yanıda vardır. Bu bağlamda biz eğitimcilere çok büyük görevler düşüyor:
Herşeyden önce öğrencideki matematik korkusunu yenmeliyiz. Çünkü sevmek öğrenme isteğini ve sonucunda başarıyıda beraberinde getirir. Matematiği hayatla ilişkilendirmek, dersi hem eğlenceli hemde etkili kılmakla birlikte merak uyandırır ve öğrencinin öğrenmeye karşı hazırbulunuşluk konumuna geçmesini sağlar.
Mademki hayatın en basit alanlarında bile matematik var, yada matematik sayesinde edinilen davranış kazanımlarının getirileri saymakla bitmeyecek kadar çok, öyleyse olmazsa olmaz olan bu dersi öğrenme zorunluluğunu bir eziyet olmaktan çıkarıp,öğrencinin matematik dersinden zevk almasını sağlamak gerekir. Bu zorunluluk sempati uyandırarak ve öğrenciyle empati kurarak empoze edilmelidir. Unutulmamalıdır ki öğrencinin derse karşı isteksiz tutumu dersin işlenişini engelleyen ve amaca ulaşmaktan alıkoyan, eğitim öğretim adına çok ciddi bir sorundur. Öğrenciye rağmen etkin ders işlenemez. Öğrenci öğretmen işbirliği ile istenilen kazanımlar edindirilebilir ancak.
Çok kıymetli sevgili öğretmenlerimize meşakkatli ve bir o kadar da zevkli eğitim yolculuğunda sonsuz başarılar dilerim.
Mutlu yarınlar sizlerle olsun.